Yıllardır kimse bilmez, kimse, İnsanın hali nice? Sürünür yerlerde sizin gibi biri siz yukarılarda uçtukça Kalmamış hiçbir yanı insana benzer. Peki insan insana yardımcı değil mi? Ne gezer...
İnsan bağırınca kim gelir? Polis. Polisten sonra? Adalet. Peki siz niye bağırmadınız, çünkü adaletin ve polisin geldiğini görmeye siz de bizden fazla meraklı değilsiniz.
Sayfa 2055Kitabı okudu
Reklam
Bir Handikap Daha: İslamı Anlamamak
Siz ne istiyorsunuz? Basit, yalınkat bir cevapla: "Sadece Müslümanca yaşamak" denildiğinde şaşkınlık yaşanıyor. Peki, böylesi basit bir talep için bu hengâme niye? Bu vaveyla bu kadar basit bir talep için mi koparılıyor?
Katılıyorum. Peki siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Modern zamanın en büyük yanılgılarından biri, her şeyin elimizde ve kontrolümüzde gibi hissettirmesi...
Sayfa 22 - İnkılâp KitapeviKitabı okudu
-Peki siz, kitap okumayan biri olarak, bu kitaplarda ne yazdığını bilir misiniz? Yalnızca insanlığın kötülüğü, hataları ve çileleri yazar. Sırf gözyaşı ve kan Wandergood! Baksanıza: İki parmağımın arasında tutabildiğim şu incecik kitapta bile bir okyanusu kaplayacak kadar insan kanı var, bir de bütün kitapları düşünün... Peki kim döktü o zaman bu kadar kanı? Şeytan mı?
Sayfa 22 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Askerlik hakkında böyle düşündüğünü bilmiyordum!" dedi Cevdet Bey. "Nasıl düşüneyim, peki? Ayak parmaklarım Sarıkamış'ta donarken siz burada şeker ticareti yapıyordunuz. Ben Sakarya'da az daha ölüyordum. Siz şirketinizi büyütüyordunuz!"
Sayfa 161 - İletişim Yayınları, pdfKitabı okuyor
Reklam
Kelleyi alanlar dağılmak üzereyken içlerinden biri elindeki başa bakarak hayretle bağırmış: -İyi ama bu başın beynini almışlar!- Elebaşı balkondan seslenmiş: -Öyle… Fakat siz beyni ne yapacaksınız? Pişirmesini bilmez, ziyan edersiniz!- Başka biri: -Peki, ya bu başların dili de yok!- diye haykırmış. Elebaşı aşağıya doğru eğilmiş: -Canım, dilin size lüzumu yok! Yemesini beceremezsiniz!- Bir üçüncüsü: -Yahu, bu kellelerin gözlerini de çıkarmışlar!- Elebaşı ona da cevap vermiş: -Siz o gözün de nasıl kullanılacağını bilemezsiniz, vazgeçin ondan da…- Bunun üzerine halk, beyinsiz, dilsiz, gözsüz kelleleriyle dağılmak üzereyken, aralarında canından bezmiş biri: -Böyle başın da bana lüzumu yok!- diyerek, boynuzundan tuttuğu kelleyi fırlatıvermiş. İşte o zaman herkesin şaştığı bir şey olmuş; hızla gidip sırça köşke çarpan kelle orada -Şangır!..- diye koskocaman bir gedik açmış. Halk her şeyden sağlam, hiçbir zaman yıkılmaz, kırılmaz bildiği o koskoca sırça köşkün bu kadar çürük olduğunu görünce, elindeki kelleleri birbiri arkasına ona fırlatmaya başlamış
Peki ya siz, genç insanlar, benim sonsuz yalnızlığıma yaptığınız bu yolculuktan sizin aklınızda ne kalacak?
Haklı bir serzeniş
Dursun ozellikle "Din Bu" adlı kitabının birinci cildinde, hadis kitaplarında çok sağlam kabul ederek, Hz. Muhammed'in aleyhinde kullanılabilecekleri seçip kullanmaktır. Üçüncü cildinde ise "Islâmın Temelindeki Yalanlar" başlığı altında, hadislerin hepsine yalan karışmış olduğunu yazmaktadır: 'Düşünün, fıkha uydurma hadisler karışmış; yani ibâdetiyle, öteki hükümleriyle İslam hukuku uydurma hadislerle hastalıklı. Bu durumda işin içinden nasıl çıkılır?"diyor (Din Bu, III. 81) ***** Peki, hadis rivayetlerine çok yalan karışmış ve on binlerce hadis uydurulup Peygamber'in üzerine atılmış (s.78); İslam alimlerince konulan cerh ve ta'dil kriterleri dahi uydurma olan sözlerin, hadislerin arasına karışmasına engel olamamış (s.89-91) ise siz, nasıl bu yalanlara dayanarak Hz. Muhammed hakkında bu kadar olumsuz savlar ileri sürüyorsunuz? Bu yaptığınız dürüstlüğe sığar mı?
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.