Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
' Her birimizin önüne konulan hayat planı 25 yaşına kadar okullara gidip eğitilmek. Sonuç ne peki? Ülkesi dışında hiçbir ülkeye gidememiş, anadili dışında hiçbir dil konuşamayan biri olmak. Bunlar bir yana yıllarca süren eğitimden sonra işe girememek. Peki tüm bunlar ne için? Dünyada doğup dünyayla iletişime geçemeden, gidip konuşamadan, gezip göremeden kendi sokağımızda doğup büyüyüp ölmek için mi?
Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar
Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında. Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar ben yaşarken koptu tufan ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kâinat her şeyi gördüm içim rahat gök yarıldı, çamura can verildi linç edilmem için artık bütün deliller elde kazandım nefretini fahişelerin lanet ediyor bana bakireler de. Sözlerim var köprüleri
Sayfa 231 - Tiyo YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Dünyadan El Etek Çekme !!!!
Geçmişte de yoğun bir biçimde olduğu gibi bazen, ''dünyadan yüz çevirme''den söz açılıyor. Şöyle ki: ''Dünya boştur, harcamalarımızı azaltmalı, aristokrasiden uzak durmalı, mümkün olduğu kadar sade yaşamalı. Eğer iki ev ile idare edebiliyorsan üçüncüsü alma, eğer bir ev ile idare edebiliyorsan ikincisini alma, eğer üç takım elbise ile idare edebiliyorsan dördüncüsünü alma'' gibi. Bunlar tekrar edilen rivayetlerdir. Hatta bunlar ayet olarak, peygamberin uygulaması ve sünneti olarak, imamın uygulamasi olarak da var, yani öyle lanse edildi. Iste bunlara dayanılıyordu ve bir kısmı bununla amel ediyordu. Peki, nasıl bir sonuç oraya cıktı? Ruhbanlık, zahitlik ve dünyadan el etek çekme adıyla sapık bir sınıf türedi. Bu dünyadan el etek çekme öyle bir sonuç doğuruyor ki; ilâhi nimetler ve memleket nimetleri gibi bütün nimetler züğürtlere, haylazlara, murdarlara ve gayri müslimlere kalıyor . Bu müslümanlar dünyadan el etek çektiklerinden, gayri müslimler dünyayı yağmaladığından, insanların alın yazısı ve geleceği, ekonomik gücü kendinde barındıranların elinde bulunduğundan; ister istemez Müslümanların insani ve fikri gelecekleri başkalarının inisiyatifinde olur.
Sayfa 31 - Fecr YayıneviKitabı okudu
... - Sen buraya nasıl geldin? Bizim evimiz hemen şu köşede. Canım sıkıldığında gelip buraya oturuyorum. Görmesem de kulaklarım işitiyor. Buradaki insanlar, açık hava bana iyi geliyor. Önceleri annem getiyordu. Sürekli geldiğim için yolu ezberledim, başıma yürüyerek gelebilyorum artık. - Okula gidiyor musun? - Evet, görme engeliler okuluna
Kadın üzgün olduğunu söylemiş ve bağışlanmayı dilemiş. 'O kadar çabuk değil. Şimdi eve git. Çatıya bir yastık çıkar, onu bıçakla yar ve sonra bana dön.' Kadın söyleneni yapıp Pedere dönmüş. 'Yastığı bıçakla parçaladın mı? ' diye sormuş Peder. 'Evet parçaladım demiş kadın. 'Peki sonuç ne oldu?' 'Tüyler' demiş kadın, 'tüyler' diye tekrar etmiş. 'Yastığın içindeki tüyler her yöne uçuştu.' Peder: ' Şimdi geri gidip rüzgarla dağılan tüylerin hepsini toplamanı istiyorum. ' Ama ' demiş kadın ' bunu yapamam. Nereye gittiklerini bilmiyorum. Rüzgar onları her yöne savurdu. 'İşte' demiş Peder 'bu dedikodudur...'
Reklam
~ ❝ ...siz köleler gelişim yasasının hükümsüz kaldığı, zayıfların ve güçsüzlerin yok olmadığı, bütün güçsüzlerin her gün istediği kadar yiyip içtiği ve aynı güçlüler gibi evlenip yeni kuşaklar ürettiği bir toplum hayal edersiniz. Peki bundan nasıl bir sonuç çıkar? Gelecek kuşakların güçleri artmaz, hayatları değer kazanmaz. Tersine kaybeder. ❞ ~
Sayfa 384 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Peki hayatımın değişmesini gerçekten istiyor muyum? Birden anladım ki bu soruya "evet" desen bir türlü, "hayır" desen bir türlü. Her iki sonuç da ürkütüyor beni.
Sayfa 150 - SUKitabı okudu
Ada’ya Gittim, Memnun Ayrıldım!..
Peki; ama suçsuzluğu bu denli bariz olan bir insan, neden hapse mahkûm edilir? Bu sorunun yanıtını, Falih Rıfkı Atay’ın, 2 Mayıs 1965 tarihli Dünya gazetesinde yayımlanan yazısında buluruz; Atay, Nâzım Hikmet’in orduyu isyana teşvik suçuyla yargılanmaya henüz başlanmadığı günlerde, Meclis koridorlarında duyduğu şu sözü gün ışığına çıkarır: “Vesika yokmuş ha... Delil bulunmazmış ha... Biz onu Divan-ı Harp’e mahkûm ettirelim de, gününü görür." Nâzım Hikmet, sekiz çeşit adli hatanın yapıldığı, dinleyicilere ve basına kapalı ve de en önemlisi, beş hâkimden dördünün hukuk eğitimi almamış olduğu mahkeme sonucunda suçlu bulunur! Haksızlık, on iki yıllık hapishane yaşantısının ardından da yakasını bırakmaz şairin. Nâzım Hikmet, askere çağrılmaktadır. Hamidiye gemisinde yaptığı bir yıllık stajyer subay görevi sırasında Nâzım Hikmet ciğerlerini üşütmüş ve çürüğe çıkarılmıştır. Şair, çok sevdiği denizcilik mesleğinden ayrılmasına neden olan hastane raporuyla askerlik şubesine gitse de, bir sonuç alamaz. Hapishane günleri sırasında kalp ve ciğer rahatsızlıkları olduğunu gösterir raporlar da göz ardı edilir ve kendisine askerlik yapmak üzere Sivas’ın Zara ilçesine gitmesi söylenir. İşte, “dürüst ve adil” olduğunu söyleyen kimilerinin, Nâzım Hikmet’e yapılan haksızlıkların hesabını sormak yerine, onun “vatan haini” olduğunu dillerine doladığı süreç kısaca böyledir.
Sayfa 37 - Türkiye İş Bankası
Yirmi yıl boyunca arkadaşlarına ideal arkadaş olmuş; cömert davranmış, dertleriyle ilgilenmiş, bağırıp çağırmamış, sevgiyle yaklaşmış. Ne gelmiş başına peki? Bu andan bir hafta sonra aynı adam keçileşiyor; gelen geçene hakaretler yağdırıyor, üstü başı leş kokuyor, pintileşiyor, evine kimsecikleri sokmuyor. Hangisi neden, hangisi sonuç? Hangisi geçmiş, hangisi gelecek?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.