Acılar paylaştıkça azalır, sevinçler ise paylaştıkça çoğalır derler. Peki ya yanlızlığa esir düşmüş insanlar ne yapmalı acılarını, sevinçlerini; ya da yalnızlığı seçenler?
Deli saçması bir cümleydi bu. Acılar paylaştıkça bulaşır, sevinçler paylaştıkça kıskanç insan toplardı çünkü. Öyle tuhaf kk insanlık denen tür... Kimi zaman en yakınım dediğin, asla yapmaz dediğin, mutsuzluğumla mutlu olacak hale gelirdi, hatta kimi zaman senin derdini başka insanlara taşıyıp ağızda sakız ederek seni acınacak hale sokardı.
Sevinçlerini paylaştığında ise, mutsuzluğun pençesinde debelenen insanlar, gözleri kıskançlıktan dönerken, senin de mutsuz olman için dua niyetine beklentiye girerdi.
Bu yüzden, yalnızlığa terk edilmiş insanlar şanslı, yalnızlığı seçen insanlar ise akıllıydı; çünkü kendinden başka kimseyi bilemezdin tüm şeffaflığıyla; gülüşünün ardındaki hinliği, senin için döktüğü gözyaşının altında gizlenen kini... Emin olamazdın asla.
Şayet varsa senin için gerçekten ağladığına, gerçekten güldüğüne emin olduğun birisi... Ona sahip çıkmalı değil, çıkmaya mecburdun. Aksi aptallık olurdu çünkü..