- Peki ya gerçekten dahi olanlar, -dedi,- hani şu kendilerine başkalarını boğazlama hakkı verilenler?.. Onların acı çekmemeleri gerekiyor, değil mi? Hatta döktükleri kanlar için bile?.. - Gereklilik de nereden çıktı? Burada ne buyruk, ne yasak söz konusu. Kurbanına acıyorsa, varsın acı çeksin... Acı ve üzüntü, engin bir bilinç ve derin bir yürek için her zaman zorunludur. Birden, birileriyle konuşur gibi değil de yüksek sesle düşünür gibi ekledi. -Bence, gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadırlar.
Sayfa 328·Kitabı okudu
"Bağlanma Stilleri: Aşkı Yaşama Biçiminiz Ne Diyor?" Bazı insanlar sevdiğini boğar, bazıları ise en çok sevdiği anda bile uzaklaşır. Peki neden? Bağlanma stilleri, çocuklukta kurduğumuz ilk ilişkilerin izlerini taşır. İster güvenli bağlan, ister kaçıngan ya da kaygılı... Her biri, yetişkinlikte ilişkilerimizi şekillendirir. Kendi stilini öğrenmek, sadece aşk hayatını değil, kendini anlama yolculuğunu da değiştirir.
Reklam
Acılar paylaştıkça azalır, sevinçler ise paylaştıkça çoğalır derler. Peki ya yanlızlığa esir düşmüş insanlar ne yapmalı acılarını, sevinçlerini; ya da yalnızlığı seçenler? Deli saçması bir cümleydi bu. Acılar paylaştıkça bulaşır, sevinçler paylaştıkça kıskanç insan toplardı çünkü. Öyle tuhaf kk insanlık denen tür... Kimi zaman en yakınım dediğin, asla yapmaz dediğin, mutsuzluğumla mutlu olacak hale gelirdi, hatta kimi zaman senin derdini başka insanlara taşıyıp ağızda sakız ederek seni acınacak hale sokardı. Sevinçlerini paylaştığında ise, mutsuzluğun pençesinde debelenen insanlar, gözleri kıskançlıktan dönerken, senin de mutsuz olman için dua niyetine beklentiye girerdi. Bu yüzden, yalnızlığa terk edilmiş insanlar şanslı, yalnızlığı seçen insanlar ise akıllıydı; çünkü kendinden başka kimseyi bilemezdin tüm şeffaflığıyla; gülüşünün ardındaki hinliği, senin için döktüğü gözyaşının altında gizlenen kini... Emin olamazdın asla. Şayet varsa senin için gerçekten ağladığına, gerçekten güldüğüne emin olduğun birisi... Ona sahip çıkmalı değil, çıkmaya mecburdun. Aksi aptallık olurdu çünkü..
Sayfa 197·Kitabı okudu
Kendinle konuşmak delilikti, Peki ya o'na konuşmalarım beni deli biri ilan eder miydi? Ruhumu bir tek o anlardı, O'na konuşmak şimdi beni hastalıklı mı kılardı? Yok! Yok yok delilik bu değildi Konuşmanın neresi delilikti ki (!) Benimkisi masumane bir Sevgi belirtisiydi. Sevgim beni deli eder miydi? Şimdi düşünüyorum da, deliliğin bendeki yeri neydi? Bir sözcükten çok öteseydi bunu bilirdim Lakin bu kelimeden insanlar neden kaçılırdı ki? Sevgiden delirmek yüksek bir mertebe değil miydi? O yükseklere seçilmek sanıldığından zor bir işti Ama herkes şimdi neden deliliği sefil bir kelime olarak işitirdi. Varsın öyle sananlar duysun Sevgisinden delilik söz değil icraat isterdi. Ve bilir misiniz çoğu deli gerçekleri çoktan görmüş kişilerdi...
Bir ilişkiyi sürdürebilmek için öfkemizi tutup kendimizi ifade etmekten kaçındığımız zamanlar az mıdır? Peki ya canı istediğinde öfkesini salıveren insanlar? Kimileri bu davranışı yanına kâr kalır, bir bedel ödemez , kimileride öfkesini kontrol altında tutmayı öğrenip acı çeker. Bazıları ise öfkeyi ifadeyi etmenin sağlıklı bir yolunu bulur.
Sayfa 200·Kitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.