İnsan
"İnsan eşref-i mahlukattır derdi babam..." Öyle midir gerçekten? Eşref-i mahlukat olan insan, insan kıymeti neden bilmez. Elindekiler kaybolunca mı anlar insan bir çok şeyin kıymetini. İnsanın, açlığın-tokluğun, zamanın, mekanın...kıymetini ve değerini. Bu pencereden bakınca yaratılmışların en şereflisi olan insan varlığı, diğer yaratılmışları anlamak için kendi şerefinin değerinin kıymetinin farkına varmalıdır. Şayet insan kendine değer verirse karşısındakinin değerini anlar ve bilir. Çünkü kendi çölünün sakası olan insan başkasınıda besler ve yeşertir ya da karşısındaki insanda bu özellik varsa kendi eşref-i mahlukat anlayışı yeşerir. Hayat çölümüzda sakalık yapacak insan, yoldaşımızdır. Hayatı birlikte yürümeye karar verdiğimiz yoldaşımız yol arkadaşımız. Kimi zaman sen onun suyunu kimi zaman o senin suyunu vererek "biz" olunur. Küşük bir sevgi sözcüğü, küçük bir anlayış ve senin değer verdiğin şeylere sırf sen değer veriyorsun diye onunda değer vermesi..biz olma yolculuğunda ilk adımlar... Daha çok biz olarak, çöllerimize su vererek yeşerdiğimiz/yeşerttiğimiz ve değerlerimize değer kattığımız, toprağını bulmuş en güzel çiçek gibi etrafımıza güzel kokular dağıtabileceğimiz o insanı bulabilmek...elhamdülillah.
256 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 19 days
İyi akşamlar arkadaşlar bu akşam sizlere severek okuduğum bir kişisel gelişim kitabıyla geldim. Kişisel gelişim kitabı dedim ama içeriği adı gibi değil tamamen bakış açısına bağlı bir kitap, çünkü iki taraf için de anlatılmış. Kitabımız yazar @pinargogulan hanımın kaleminden #zenginkocabenim isimli kitabı. Kitabın ismine bakınca zengin kocayı
Zengin Koca Benim
Zengin Koca BenimPınar Gogulan · Libros Kitap · 202329 okunma
Reklam
214 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
Yaşanılan ev ve oda bir insanın karakteristik yapısını, yaşam felsefesini ve kendine verdiği özenin yansımasıdır diye düşünüyorum. Ekonomik çerçeveden bağımsız, koşullar ne olursa olsun, her koşulun kendi el verdiği imkanlıkta insan yaşadığı yere kendinden bir esinti bırakabilir. Buna daha geniş pencereden bakarsak eğer, her ırk, ülke, kendi imkan
Kendi Mekânının Arayışı İçinde Türk Evi
Kendi Mekânının Arayışı İçinde Türk EviÖnder Küçükerman  · Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını · 19854 okunma
"Çok eski bir arkadaşımın dediği bir şey geldi aklıma. 'hayat da tıpkı bu tren gibi' demişti bana zamanında. Birinci duraktan başlıyorsun, yol boyunca onlarca kişi inip biniyor trene. Bazen tünellere giriyorsun ama eninde sonunda çıkıyorsun o tünelden. Bazen yokuş tırmanıyorsun bazen yokuş iniyorsun. Yolcular ise; seninle yol boyu beraber gelenler de var inme vakti gelince inenler de. Sen de şu an bir trendesin ve evine dönüyorsun, trenden indiğinde evine varmış olacaksın ama eve gitmek için ne bu acale? Pencereden dışarı bak ve yolun güzelliğinin tadını çıkar. O yoldan bir daha aynı şekilde geçemeyeceksin asla. Hak veriyorum ona ama o yola bakınca gördüğüm tek şey acı iken yola nasıl devam edebilirim ki?"
Dusunuyorumda . Hep bir onceki seneyi ozlerken nasil hayatimizdan sikayet edebiliyoruz. yasadiklarimizin yarisindan fazlasini unutuyorken neden uzuntulerimizi huzunlerimizi yarina tasiyoruz. Belkide belkide o kadarda tasarrufunda degildir hayatimiz irademizin. Yalniz oldugum zamanlarim vardi. Zihnimde sevdigim beyitleri evire cevire kendimle yuruyuslerim vardi. O kadarda kolesi degildik hayatin. Neye bakinca haz alacagim seyler kendi irademdeydi. Sokak lambasinin ucunda biriken isik suzmesi izlenmeye degerdi. Hic pencereden sizan gunesin isiginda suzulen toz zerreciklerini izledin mi. Yavas yavas usul usul suzulurlerdi. Elini uzatsan kacarlardi. İnsan elinin degemedigi hersey buyuluydu. Cereni hatirliyorum. Sac tellerinin isikta sefaflastigini gordum. İsik vurunca bal köpüğü gozlerinin altin gibi parlayisini. Bir gulumseme bu kadar yakisirdi pembe dudaga. Dokunmadim. Elim degse hissetsem parmak uclarimda bu kadar buyulu gelirmiydi. Ulasilmazin cazibesi bizi hep buyuler. Dokunabilsen siradanlasir. Tipki sabirla para biriktirip aldigimiz seyin bir sure sonra ayaklar altinda yok olmasi gibi.
Kimdir fotoğraflarına bu kadar dikkatle baktığım bütün bu insanlar? Bu suretler nedir? Ve ben, ne aradım yüzlerinde? Hepsi sonsuzlukta birer gölge. Onca hareket, hayat, maceradan eser yok şimdi. Hiçbiri yaşamıyor bu gün bunların, göz göze geldiğim bunca insandan hiçbiri sağ değil. Hepsi kendi ölümlerini yaşadı, hikâyelerini yazdı. Dünya âlem perdesi üzerine az ya da çok gölge salarak kendilerine biçilen rol ve zaman içinde bir göründü bir yok oldular. Zaman perdesinin üzerine dünya şemaillerini düşürüp sonra da çekip gittiler günü gelince. Kiminin sureti perdeyi titretti kiminin gelip geçtiği belli bile değildi. Ruhumu, bir pencereden seyreder gibi yakınlığıyla doldurduğum bu insanların dünya suretleri külliyen yok oldu. Fakat dikkatle ve uzun uzun bakınca şu binlerce fotoğraf kartonunun üzerinde her şey sanki şu an oluyormuş gibi, daha doğrusu "şu an da" oluyormuş gibi sonsuza değin donmuş, duruyor. Öyleyse ben bu satırları yazarken de siz bu satırları okurken de bunlar hep oluyor, hâlâ oluyor.
Reklam
499 öğeden 421 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.