Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
pencereden bakınca toprak ve ağaç görünmeli. Hava tertemizdir, yakınlarda sağlıklı bir dere akmaktadır. -İnsan; tabiattaki insan ve eşya dengesine bakarak ve inanç içinde yastığa başını emniyetle koyar. orada kader rahatsızlık vermez. Tabiata yakın olmakta kabusu dağıtıcı bir güç bulunuyor
120 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Sizlerle, bu kitap hakkındaki düşüncelerimi paylaşmadan önce " HEYULA" dan bahsetmek istiyorum. Yani bu vesile ile iki kitabın dedikodusunu yapacağız. Ne den? sorusuna maruz kalmış gibiyim. Cevaplayayım efendim. Öncelikle, okuduğum "Heyula", sitemizde kaydı bulunmadığı için onu da bu araya sıkıştırma ihtiyacımdan. Saniyen ise,
Kerim Usta'nın Oğlu
Kerim Usta'nın OğluHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 2012218 okunma
Reklam
Agatha Mary Clarissa Miller Christie Mollowan
Mis Jane Marple pencerenin önünde oturuyordu. Pencere, bir zamanlar kendisi için büyük gurur vesilesi olan bahçeye bakıyordu. Ama artık o günler mazi olmuştu. Şimdi pencereden dışarı bakınca tüyleri ürpererek yüzünü buruşturuyordu. Bahçe ile fiilen uğraşması bir müddet evvel kendisine yasak edilmişti. Eğilmeyecek, çapa çapalamıyacak, bahçe kazmıyacak, çiçek dikmeğe kalkışmıyacaktı... Olsun olsun da ancak hafif tertip çiçek budamasına izin vardı. Haftada üç gün gelen ihtiyar bahçıvan Laycock bahçeye çeki düzen vermek için, tabii, elinden geleni yapıyordu. Fakat onun mükemmel dediği (ki hiç te mükemmel değildi) ancak kendi ölçülerine göre mükemmeldi.
Altın Kitaplar 1964
Descartes insan dışındaki hayvanların hissiz makineler olduklarına inanıyordu. . . Descartes'ın kuramlarını test etmek için hayvanları pencereden atıp tepkilerini gözlemlediği anlatılır. Böyle davranışlara bakınca, mantık çerçevesinde asıl hissiz makinelerin İnsanlar olduğu sonucuna varılır.
Sayfa 100Kitabı okudu
İstiklâl Mahkemeleri
"Ankara'nın belli başlı meydanında, hâlâ otel yerini tutan, yıkık dökük handa kalan Bulgaristan Büyükelçisi simon Radev bir gece, dışarıda bir gürültüyle uyanmıştı. Pencereden bakınca, meydanın üç tarafının darağaçlarıyla çevrilmiş olduğunu gördü. Hepsi on bir taneydi. Fenerlerin ve ağarmaya başlayan günün ışığında, bu darağaçlarına asılmış birçok adam görülüyordu. Henüz sırası gelmeyenler ise, suçsuz olduklarını söyleyerek ağlaşıyorlardı. Bu sırada askerler öteye beriye koşuşuyor, subaylar yüksek sesle emirler veriyorlardı. Amerikan Büyükelçiliği kâtiplerinden Howland Shaw, sabahın sekizinde oradan geçerken gördüğü bu sahneyi şöyle anlatıyor: 'Sehpalarda sallananların her birinin üstünde, beyaz gömlek gibi bir şey ve buna iğnelenmiş bir kâğıt vardı. Kâğıda adları ve suçlarının ne olduğu karalanmıştı. Her sehpanın altında bir seyirci grubu duruyor; bazıları da, sanırım, daha yakından görmek niyetiyle, komşu evlerin basamaklarında bekleşiyorlardı. Çocuklar sehpaların çevresinde oynaşıyor ve hiç kimse pek üzüntülü görünmüyordu. Bunun da herhangi başka bir manzaradan farkı yoktu."
Sayfa 474 - Altın Kitaplar, 30. BasımKitabı okudu
PENCEREDEN BAKINCA
Pencereden bakınca bir araya gelcek, Karşıki ev, ağaçlar, yaprak, çiçek, Bulutlar, birbirinin peşinde. Bir ılık sonbahar güneşinde Dağ, taş, ova, deniz... Ah hatırlamadan edebilir miyiz Şu yerle gökyüzü Arasında geçen ömrümüzü!...
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
Kimdir fotoğraflarına bu kadar dikkatle baktığım bütün bu insanlar? Bu suretler nedir? Ve ben, ne aradım yüzlerinde? Hepsi sonsuzlukta birer gölge. Onca hareket, hayat, maceradan eser yok şimdi. Hiçbiri yaşamıyor bu gün bunların, göz göze geldiğim bunca insandan hiçbiri sağ değil. Hepsi kendi ölümlerini yaşadı, hikâyelerini yazdı. Dünya âlem perdesi üzerine az ya da çok gölge salarak kendilerine biçilen rol ve zaman içinde bir göründü bir yok oldular. Zaman perdesinin üzerine dünya şemaillerini düşürüp sonra da çekip gittiler günü gelince. Kiminin sureti perdeyi titretti kiminin gelip geçtiği belli bile değildi. Ruhumu, bir pencereden seyreder gibi yakınlığıyla doldurduğum bu insanların dünya suretleri külliyen yok oldu. Fakat dikkatle ve uzun uzun bakınca şu binlerce fotoğraf kartonunun üzerinde her şey sanki şu an oluyormuş gibi, daha doğrusu "şu an da" oluyormuş gibi sonsuza değin donmuş, duruyor. Öyleyse ben bu satırları yazarken de siz bu satırları okurken de bunlar hep oluyor, hâlâ oluyor.
621 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.