Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yearning for Love
"İçimde bu tanımlanamaz özlemleri dalgalandıran şey hazinenin hayali değil. Zengin olmak gibi bir hevesim yok. Ama mavi çiçeği görmeyi çok istiyorum. O hep yüreğimde. Ondan başka hiçbir şey düşünemiyor, düşleyemiyorum. Daha önce kendimi hiç böyle hissetmemiştim. Şu ana kadar düşteydim, ya da uyku beni başka bir dünyaya taşımıştı sanki. Çünkü içinde yaşadığım bu dünyada kim çiçekleri dert ederdi ki?"
Sayfa 123
"Erasmus'a bunlari yaptırmaya yönelten gerçek güdü, insanlığın en güçlü güdülerinden biriydi: Kendine acı çektirme gereksinimi."
Sayfa 223Kitabı okudu
Reklam
"Ruha karşı azıcık ilgisizlik, bedene karşı biraz daha çok ilgi..."
Sayfa 175Kitabı okudu
Ama kızın adını hatırlayamadığı o birkaç dakika Dietmahler'e zaten bildiği bir şeyi, bir kez daha kanıtlamıştı. Bir hiç olduğunu. Bizim için herhangi bir anlam taşıyan birinin adını asla unutmazdık, değil mi? "Geri çevrildim, nedeniyse istenmemem değil, küçümsenmem de değil; yalnızca bir hiç olmam."
Sayfa 214Kitabı okudu
" a good book is the precious lifeblood of a master spirit', embalmed and treasured up on purpose to a life beyond life" "İyi bir kitap, usta bir ruhun değerli can damarlarıdır... mumyalanır ve yaşamın ötesinde bir yaşam için hazine olarak saklanır."
Reklam
"Çok dürüst bir dükkâncı varmış," dedi bir keresinde. "Bizlerden farklıymış, çünkü hiç acı hissetmezmiş. Doğduğundan beri hiç acı çekmemiş, dolayısıyla kırk beş yaşına gelmesine karşın hasta olduğunu fark edememiş, doktor çağırmamış. Bir gece bir kapının açıldığını duymuş, yatağında doğrulup oturunca parlak ay ışığında tanımadığı birinin odasına girdiğini görmüş; bu, Ölümmüş."
Karoline onun dostuydu ve aşksız yaşayabilirdi, ama dostsuz asla.
"Bir keresinde ölümün önemsiz olduğunu, yalnızca koşulların değişmesi olduğunu söylemiştin."
Sayfa 26 - BernhardKitabı okudu
"...Ne de olsa fırsat, insanı günaha kışkırtan şeyin öteki adı değil mi?"
Reklam
226 syf.
10/10 puan verdi
Anlam nedir
The Blue Flower
The Blue Flower
Penelope Fitzgerald
Penelope Fitzgerald
Novalis anlam arayışında kaybolur. Anlamı bir çiçekte, bir kadında, bir madende aramaya başlar. Anlam aslında Felsededir. Novalis Sophie üzerinden felsefe yaparak anlama ulaşmak ister. Sophie'i görmek ister ancak tanimlayamaz. O bir çocuk mudur yoksa bir kadın mi? Anlam o mudur acaba? Kız kardeşine onu tasvir etmesini ister, Mandelsloh bunu yapamayacağını söyler. O bile kardeşini tanıyamaz çünkü. Novalis onu resmettirmek ve bir ressamın gözünden görmek ister. Ancak ne yazık ki ressam onu cizemez, çünkü ruhunu göremez. Novalis ona bir şiir yazar ancak Sophie'den o kadar bı haberdir ki şiirde ondan bahsedemez ve ondan önceki hayatından bahseder durur. Anlam arayışı yeterli gelmez ve anlamı madende, doğanın derinliklerinde aramaya başlar. Maden'in doğanın hapsedilmiş canlıları olduğunu söyler. Anlam arayışında kendini öyle yitirmiştir ki, hasta yatağındaki sevgilisi Sophie'ye olan ilgisini aksatir. Mavi Ciçek herkese başka bir anlam verir. Caroline ona mavi çiçeğin ne olmadığını söyler, Mandelsloh için yalnızlıktır, Doktor içinse tüberküloz, küçük Bernard içinse masadaki herkesin zihninden geçenleri görebilmek. Mavi çiçek bu yüzden anlam arayisidir. Sonu yoktur, başlangıcı yoktur. Bulmakla başlar ve aramakla biter.
The Blue Flower
The Blue FlowerPenelope Fitzgerald · Mariner Books · 199766 okunma
208 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 saatte okudu
Tazecik , çiçeği burnunda bir Fournier kitabı Dul Ölümsüz Eş Arıyor. Klasik erkek davranış şekli olsa gerek bu, eşlerini kaybettikten sonra yalnız kalamayıp hemen eş aramaya başlamak. Hatta bir rivayete göre daha eşlerinin cenazesinde yeni eş arayışına başlarlarmış. Neyse konumuz bu değil biz kitabımıza dönelim :) Fournier'in Sylvie'sini kaybettikten sonra ne kadar zor zamanlar geçirip, nasıl kederlere gark olduğunu Dul kitabını okuyanlar bilir. Kolay değildir geride kalmak, sevdiğinin olmadığı bir dünyada yaşamaya alışmak hele bir de erkekseniz bu birkaç kat daha zordur. İşte bizim yalnız ihtiyar delikanlının canına tak etmiş olacak ki bir gazete ilanı ile kendine eş aramaya karar verir. İlan da şöyle der; " Dul, ölümsüz eş arıyor..." Eee tabii bir eş daha gömecek hali yoktur artık. Fournier'in ilanına kimler başvurmaz ki: Maria Callas, Emma Bovary, Carmen, Kleopatra, Pamuk Prenses, George Sand, Ella Fitzgerald, Bakire Meryem, Audrey Hepburn, Nefertiti, Penelope daha kimler kimler... Hepsinin ortak noktası ise ölmüş ama ölümsüz olmalarıdır. Kimisi tarihin tozlu kimisi kahramanı olduğu romanların, masalların sayfalarından atarlar mesajları. Gelen tüm yanıtlara ise öbür taraftan Sylvie'nin söyleyecekleri vardır. Fournier yine mizahı elinden bırakmadan hem yalnızlığına ortak ediyor bizi hem de tarihte yerini almış pek çok ölümsüz kadını hatırlatıyor. Kitap belki bir Dul, Tek Yalnız Sen Değilsin, Nereye Gidiyoruz Baba değil ama Fournier sevenlerin bence yine zevkle okuyacağı bir kitap. Keyifle okunsun...
Dul Ölümsüz Eş Arıyor
Dul Ölümsüz Eş ArıyorJean-Louis Fournier · Yapı Kredi Yayınları · 2023336 okunma
168 syf.
7/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Değişik bir okuma deneyimi oldu benim için. Salapurya Mahallesi teknede yaşayan hayatla başa çıkmaya çalışan görünüşe göre pek de başarılı olamayan insanların hikayesi. Kitabın önsözünde yazar oldukça yükseğe çıkarılmıştı. Açıkçası benim için en azından bu kitapta bu yüksekliği yakalayamadı. Bir çok ödül alan yazarı eleştirmek haddim değil elbette. Sadece anlatım ve kitap bana çok hitap etmedi. Daha farklı bir son bekledim mesela. Tabi ki kesinlikle kötü diyemeyecegim. Pek çok alıntı yaptığım, üzerine düşündüğüm cümleler de vardı. Belki de sizin için yazılmış bir kitaptır kim bilir? Keyifli okumalar dilerim.
Salapurya Mahallesi
Salapurya MahallesiPenelope Fitzgerald · Can Yayınları · 201848 okunma
254 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.