Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

NALAN KARAGÖZ

NALAN KARAGÖZ
@penolope1
İnsanım ve insani olan hiç bir şey bana yabancı değildir*Terence Terentius
ÜNİVERSİTE
BURSA
60 okur puanı
Haziran 2016 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Çekirdek Cümle
Bir korku, fobi, panik atak ya da takıntılı düşünceylr boğuşuyorsanız, içsel yaşamınızın hapishanesinde tutsak olmanın nasıl bir duygu olduğunu çok iyi biliyorsunuzdur. Kendi içinizde geçirdiğiniz zorlu zaman (sürekli endişelenmek, baskın duygular, sinir bozucu hisler) duruşma ya da mahkumiyet olmadan verilmiş bir müebbet hapis cezası gibidir. Korku ve endişeler gününüzü ve yaşamınızı sınırlandırarak dünyanızı küçültür ve canlılığı yok eder.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Masallardaki çocuklar gibi evimizin yolunu bulabilmek için korku ormanımızın içinde öylece uzaklara doğru dolaşabiliriz. Sözcüklerin yolunu izlemek yerine kendimizi ilaçlara başvurmuş, yiyeceklerle, sigarayla, seksle veya alkolle rahatlatır ve anlamsız aktivitelerle kendimizi oyalar halde bulabiliriz. Kişisel deneyimlerimizden bildiğiniz üzere, bu yolların her zaman bir sonu vardır. Gitmemiz gereken yere bizi asla götürmezler. Kullandığımız çekirdek dilin ekmek kırıntılarının etrafımızı sardığını fark etmeyiz.
Beni incittiği, beni küçük düşürdüğü için, bana en acı virüsü, kırgınlığın verdiği yakıcı hıncı bulaştırır. Benim de artık bir günah keçisi bulmam gerekir. Örneğin ırkçı olma sırası şimdi bendedir, çünkü yaralarımı "aktaracağım" biri gerekmektedir. Yaşadığım cefanın aynısını yaşatacağım biri gerekir. Damganın yerle bir ettiği saygınlığımı bu şekilde yeniden kazanacağımla ilgili bir his vardır içimde. Bunun için karşımdakini aşağılamam gerekir .Bu bana güç verir, zira birini aşağı çekmek daima kendini yukarıda bulmak demektir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Günah keçisi olan ben, onun için sadece üzerime yansıttığı kendi suçluluk duygusunun ya da hayal kırıklığının vücut bulmuş uzantısını temsil ederim. Dolayısıyla kızdığı ben değilimdir, kendisidir.
Ayrıca, birini bakışlarıyla soymaktansa, ona sevgiyle bakmak daha büyüleyici değil midir? Okşayan bir bakış ipeksi bir dokunuştur, kaşısındakini daimi bir şaşkınlıkla fethetmeyi sağlayan zarif bir bağlanmadır, sonsuza kadar yinelenen bir fetihtir. Okşayan bir bakış kalbin şımartılmasıdır, tatlı bir kucaklamadır, karşısındakini yumuşacık gizeminde göklere çıkarır, benzersiz sırrında yüceltir, karşısındakini arzuyla tutuşturmanın keyfini çıkarır, onun hevesini canlandırmanın tadına varır, alevini yükselterek ışıklanır. Okşayan bir bakış, o anı aydınlatır, geleceği hoş karşılar, durmaksızın yazılan şiiri dinler gibi karşındakiyle buluşur. Bilinmezliklere vurulur, şehvetli keşiflere sevdalanır.
Reklam
Özsavunma ilkelerini uygulamak her zaman gerekli midir? Örneğin işyerinde beni bezdirilerse, katlanılmaz mesai saatleri dayatılırsa, hayatımı idame ettirmem için gereken maaşı garanti eden bu işi kaybetmeyeceğim diye her şeyi kabul etmem mi gerekir, yoksa kişisel bütünlüğümü korumak, varlığımı muhafaza etmek adına savunmaya mı geçmeliyim? Olmak mı daha ayrıcalıklı olmalı benim için, sahip olmak mı? Sahip olduklarım mı, kim olduğum mu? Ya da her ikisi de mümkün mü?
Çakır'a göre Vesile Hanım edebiyle de, marazi hassasiyeti ile de, akılsızlığı ile de, vazgeçişi ile de gördüğü bildiği tek ideal insandı. O da kendi gibi gözünü bir tartı olmaktan başka bir şey için kullanamamış, kendini ne vakit tartsa hafif ve ksurulu bulmuştu. Uzun uzadıya, üstelik hiçbir sonuç almadan konuşacağıma aynı ya da benzer sıkıntıları çekmiş, canı yanmış, aklı başında bir kimsenin zarif feryadı ile başka birinin kaba şikayetini durdurayım istiyordu.
Sayfa 121Kitabı okudu
Bunlar salak salak her şeyi derste, okulda hocadan öğrenen, düşünün, kendi arkadaşlarının yanında bile ezilen, yarışan, pis tiplerdir. Başkasının on beş yaşında bildiğini ve unutmaya çalıştığını kendileri otuz beş yaşından sonra ve elbet en etkisiz, zayıf haliyle, başka bir sürü çöple doldurduktan sonra öğreniyor, daha doğrusu sağdan soldan duyup üzerlerine yamıyorlardı. Sahipler, hep sus pustu. Sahiplerin konuştuğuna hiç şahitlik etmedim. Konuşmak, gerçek muhatap ister. Boş olduğunu ve boşa konuştuğunu, bildikten sonra daha kolayı yoktu elbet. Kendi kupkuru, galeta gevreği halleri ile otuzundan sonra, onlara çok başka gelen, en basitine talip olunabileceğinden de on beş yaş civarındakine denk gelen en seyrelmiş, aslımı kaybetmiş söz, davranış ve hallere sözde bir sahiplik yaratmaya çalışıyorlardı.
Gençlikte insanın içi bomboş olduğundan içine ne düşse büyük gürültü çıkarıyor elbet.
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
Çevresi kalabalık, gereğinde hafifçe ciddileşebilen, gerekmediğinde cıvıyan mütevazi samimi bir topluluk.Tevazu göstererek kibir sergilediklerini ne fark eden, ne söyleyen var. Samimi ve doğal olmayacak bir ağrısı, sızısı, gizlisi, mutsuzluğu pek yok, bu nedenle samimi olurken kendini zorlamıyor ve açtıklarından kendi bile irkilecek bir biriktirdikleri yok. Kendini ve başkalarını korkutacak bir şeyleri yok. Bu insanların hemen hepsi az çok yetenekli. Olana kadar bir vakit didinmiş, kafası rahat tipler. Durmadan "Kafamızı boşaltıyoruz!" diyorlar, doldurduklarını gören yok. Belki bu yüzden yaşlandıkça daha da rahatlıyorlar.
Zaten dünyada üzerime alınmadığım bir şey olmadı şimdiye kadar. Ama bunları, bu ayıp ve yanlışları birer elbise gibi giyiniyorum teke tek, her biri ile nasıl sakil ve hasta durduğumu görmeye çalışıyorum. Hastalıkların, marazların hep kalpte olduğunu söylüyor ve kalbi temizlemekten bahsediyorlar. Ben de kalbimi yokluyorum sık sık; hep ağrılı, vesveseli gidip gelen buluyorum. "Huzursuz, hüsran duyan kalp", diyorlar. "Benim, burdayım," diyemiyorum. "Allah korusun!" diyorlar. Kendimi nereye saklayacağımı şaşırıyorum. Kalbin saklı olduğu yer iyi ki böyle derinde. Acaba beni görüyorlar mı? Acababu insanların hiç kalpleriyle işleri oldu mu, kalbin her an soyulmuş hissinde olması nasıl biliyorlar mı, herkesin kalbi bu kadar oynak mı, bu kadar hevesli ve bu kadar dar ve alıngan mı, bu kadar kendini bilmez mi, kalp şımarmak mı istiyor, yatışmak mı, bunu nasıl öğrenebilirim?
Peki, ya erkeklik? Bir erkeğin tam olabilmesi için daha ne kadar kadınlığa gerek duyduğunu biliyor musun? Bir kadının tam olabilmek için daha ne kadar erkekliğe gerek duyduğunu biliyor musun? Kadınlarda kadınlığı erkeklerde erkekliği arıyorsun. İşte bu yüzden her zaman yalnızca erkekler ve kadınlar var. Peki , insanlar nerede? Sen, erkek, kadınlarda kadınlığı arama, onu kendinde ara ve kabul et/ çünkü ona en başından beri sahipsin. Oysa erkekliği oynamak hoşuna gidiyor çünkü o bildik düzgün yolda gitmek demek. Sen, kadın, erkeklerde erkekliği arama, erkekliği kendi içinde üstlen çünkü ona en başından beri sahipsin. Oysa bu seni eğlendiriyor ve kadınlığı oynamak kolay , sonuçta erkek seni küçümsüyor çünkü kendi kadınlığını da küçümsüyor. Oysa insanoğlu erkek ve kadındır, yalnızca erkek ya da kadın değil. Ruhunun cinsiyetini öylece söyleyemezsin. Oysa yakından bakarsan en erkeksi erkeğin kadın ruhu olduğunu, en kadınsı kadının erkek ruhlu olduğunu görürsün. Ne kadar erkeksi olursan gerçek kadın senden o kadar uzak olur çünkü kendi içindeki kadın yabancıdır ve hor görür.
İçindeki o gurur duyduğun şeyleri yıkacağı senin, tamtakır kuru bakır kalacaksın. Senin boşluğundan ve sefilliğinden başka gurur duyacak bir şeyin yok. Senin yaşamla dolu olman gerekir, öyleyse öldür putlarını.
En tehlikeli silahını kendine doğrultamayan kendi üzerinde yükselemez. Kendi üzerinde yükselmek isteyen aşağı inmeli, kendini kendi üzerine çekmeli ve adak yerine sürüklenmeli. İnsan dıştaki görünür başarının elleriyle /kavrayabildiğinin onu yoldan çıkardığını görene dek başına neler gelecek. İnsan hemcinsleri üzerinde güç sahibi olma isteğini doyurmaktan ve başkalarının sonsuza dek aynı olmasını istemekten vazgeçene dek nice acılar çekmeli. Kendinle yaşayabilmen gerekir ama komşun pahasına değil.
Sayfa 340Kitabı okudu
295 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.