"Etekleri meşe ağaçları, dorukları ardıçlarla bezenmiş yüksek dağların ardında, güneşin bile bir başka güzellikte doğup battığı, ateşin, suyun ve musahipliğin kutsal sayıldığı, ayın bile her gece güzelliğini kıskandığı bir diyarın, Mamekiye'nin öyküsüdür anlatılan. Kış gelip de bembeyaz bir kar örtüsü her yanı kapladığında yamaçlardaki küçük
Geldi üvey anne
çıktı kenger
delindi torba
şahitti dağ
gayboldu küçük kardeş
kahroldu baba
bir sükundu mezar
kuş oldum ben
kondugum bir dal
geldi bahar
çınladı kulaklar
pepuu!
kekuu!
pepuu!
kekuu!
dillerde vah
ellerde kan
bedenlerde nar
Pepuu!
kekuu!
Ki kir?
min kır
Kî kuşt?
min kuşt
Ki şust?
min şust
ax!ax!ax!
Eyvah!
Baba!
Kim yaptı?
ben yaptım
Kim öldürdü?
Ben öldürdüm
Kim yıkadı?
Ben yıkadım
Vah! Vah! Vah!
Bu kitap bittiğinde ilk tepkim inanılmazdı sanırım gerçekten o Pepuk kuşunun acı çığlığını duyduğumu hissettim. Bu nasıl bir kitaptı böyle ?
İlk defa bu tarz konuları işleyen bir kitap okudum ve içime öylesine işledi ki kitap inanılmazdı. Kitap bittiğinde böyle bir yarım saat net kendime gelemedim. Efsane bir kitaptı.
Kitap babası şehit olan Yelda'nın üniversite okumak için şehir değişikliği ile başlıyor daha sonra hayatına giren diğer insanlar ve hikayeleri ile devam ediyor.
Zamanında yapılan mezhepsel ayrımların bu kadar net anlatılması ki yazar gayet açık bir anlatımla anlatmış fakat bazı kısımları okurken kopukluk yaşadım bir önceki sayfaya gelip tekrar okudum anlamak için. Ama yine de güzeldi biz insanların önyargılarımızı da biraz kırdıran bir kitap. Okumanızı tavsiye ederim.
İncelememi okuduğunuz ve vakit ayırdığınız için teşekkürler.♡
Adı Pepuk'tu.
"Sahi," dedim, ne demişti babasına, kenger yedi diye kardeşini suçlayıp karnını yardıktan sonra boş bulan abla?
Kam kerd? ( Kim yaptı )
Mı kerd. ( Ben yaptım )
Ah! Ah! Ah!
Eren'in karnını yardım, bomboştu...
Şimdi bir dünya sığıyor yalnızlığıma
Kirletilmiş gecelerde yitirdik yolumuzu
Yok artık o zühre yıldızı
Şaşkınlığım ondan
İnsanın aşksız,doğanın yarınsız
Yaşamın güçsüz bırakıldığı yürekte
İnce bir sızıdır uçurumda yaşam tutkusu
Merhaba öncelikle hepimizin Miraç kandili mübarek , dualarımız kabul olsun :)
Çok ama çok uzun zamandır beni bu kadar etkileyen, aldığı güzel yorum ve övgüleri hak eden bir kitap okumadım. Yazarımız Serhat Güven'in kalemine, yüreğine sağlık smile ifade simgesi Bizleri ve bu ülkenin kesinlikle ihtiyacı olduğu bu kalemden mahrum bırakmaması, kitaplarının devamı gelmesi gerektiğine yüreğine inanmıyorum.
Gelelim PEPUK kitabımıza :) Çok hazla detaya girmeyeceğim çünkü kesinlikle okumanız lazım. Dün gece saat 01 sıralarında kitap bittiğinde duymak istediklerimiz ve gerçeklerin suratımıza tokat gibi çarpması beni hemen hemen sabahlattı diyebilirim.
Ön yargılarımız kitabın göze çarpan en belirgin özelliği ve ben bunu kendimce de okumaya başladığımda farklı yaşadım şöyle ki.... Kitabın daha ortalarına geldiğimde eşime kitabın konusunu aslında olduğundan çok farklı bahsettim. ( tabii ki ilerledikçe şaşkınlıkla fark ederek) Yelda, Eren, Emre, Hacer, Dilan, Damla, Sezgin, Celal, Nihal , Ali İhsan, Oktay'ın dünyaları, kendi doğruları sizleri benim gibi mutlaka ikileme düşürecek.
Ne ararsanız bulacaksınız...
PEPUK ne demek soracaksınız kendinize, kitap bittiğinde öğrenmiş olmayı mı, olmamayı tercih edeceğinize siz karar verin.
Sevgiyle kalın....
Serhat Güven ; Nihal'in hikayesi dile gelmeli, hem de en kısa zamanda....
Yazar Hüseyin Cengiz'in kaleme aldığı eser, bazı yerlere kurgu eklense de Cemal Süreya'nın biyografik romanı diyebileceğim tarzda yazılmış. Sıkılmadan keyifle okuyacaksınız desem de bahsi geçen yaşam öyküsü pek de iç acıcı değil:(
Cemal Süreya'yı sevdiğim için bir çırpıda okudum ama kitapta çok fazla eksiklikler vardı. Anlatım bozukluğu olan