"Çünkü aşk böyle bir şeydir işte! Yaşanarak anlaşılacak bir şey değildir aşk. Yaşarken ölünerek anlaşılacak bir şeydir ve ben bu duyguyu tırnak uçlarıma kadar hissedebiliyorum. Aslına bakılırsa aşk, anlaşılır bir şey de değildir. anlamsız şeylere bile yüklenecek anlamla alakalı bir şeydir."
"Azizim, şu küçük iş münasebeti ile bir kez daha gördüm ki ihmalkârlık ve yanlış anlamalar belki de bu dünyada hilekarlık ve kötülükten daha fazla hata ve yanılgılara sebep olmaktadır. En azından bu son ikisinin daha nadir olduğu muhakkak."
"Sizi sevmemeye mahkûm olduktan sonra ben nasıl yaşarım? Fakat sizi böyle sevmek, ayaklarınızın altında bahtiyarlıktan ölerek, ölmekten bahtiyar olarak sevmek..."
"O bir sevda çekirdeğiydi. Onda kâinatın en büyük aşklarından biri yüklüydü. Anladığı da oydu zaten. Bu sebeple ağlıyordu. Onun için ağlıyordu. O'nun için ağlıyordu."
"..bana güleceksiniz, ancak yeni bir hayatın şafağı ışıyacak, hakikat galip gelecek ve bizim sokağımıza da bayram gelecektir!"
Umarım ki İvan, her şey dediğin gibi olur.
Ne demiş atalarımız?
Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin!
"Karnından sıpayı" derken, söyleyenin de "eşek" ırkından geldiğini itiraf etmesi anlamı zuhur etse de, bazılarınca maalmemnuniye kabul gördüğü kesin.
''Sana içiyorum Evgenia,'' diye kaldırdım kadehimi. ''Unuttuklarımı bana hatırlatmana...''
''Bize içelim Nevzatcım, her şeye rağmen hayatı güzelleştiren aşkımıza...''
...O anda duydum sesleri. Başımızın üstünde hızla uçan kırlangıçlar kül rengi gökyüzünü parçalara ayırıyorlardı.
''Ne kadar da neşeliler,'' diye mırıldandım biraz da şu kasvetten kurtulalım diye. ''Ne güzel şarkı söylüyorlar.''
Başını yukarıya çevirdi Evgenia.
'' Şarkı söylemiyorlar Nevzat.'' Gözleri uçan o güzelim kuşlara takılmıştı. ''Ölen arkadaşlarının yasını tutuyorlar.'' Başını indirdi, kederle gözlerimde durdu. ''Sevinç çığlıkları değil bunlar, acı dolu haykırışlar. Biliyorsun kırlangıçlar göçmen kuşlardır. Çok hızlı uçarlar. İşte o göç sırasında yüzlerce kırlangıç fırtınaya yakalanıp ölürmüş. Göçü başarıyla tamamlayan kırlangıçlar, geldikleri ülkenin sıcakk gökyüzünde uçarken, yollarda kaybettikleri arkadaşlarını anımsar acıyla, öfkeyle böyle çığlıklar atarlarmış.''