Henry Kissinger'a atfedilen “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir” sözü bir bakıma içinde yaşadığımız dünyayı da özetlemektedir. Hepimiz, demokrasi denilerek diktatörlüklerin tahkim edildiği, barış denilerek savaşların çıkarıldığı, özgürlük denilerek tutsaklıkların ve bağımlılıkların var edildiği, sağlık denilerek hastalıkların üretildiği, eğitim denilerek cehaletin yaygınlaştırıldığı bir dünyayı gözlemliyoruz. Kitlelerin zihni kıyasıya savaşların verildiği bir savaş meydanına dönüşmüş durumda. Gerçekle aramıza giren algı yönetmenleri ve manipülatörler; gördüklerimizi, duyduklarımızı ve hatta dokunduklarımızı nasıl yorumlayacağımızı belirlemek için profesyonel bir çaba gösteriyor.
Günümüz kadını, bulanık bir etkinlikler yumağına dönüşmüş durumdadır. Herkes için her şey olmaya koşullandırılmıştır. Eski bilgeliğin modası, uzun süre önce geçmiştir.