“Bazen erkek, bazen de kadın kılıkları giyerim. Canım o an nasıl isterse. Kendimi kısıtlamadan. Hem erkek, hem kadın tarafımı özgür kılıyorum. Daha esnek oluyor. Bütünüyle esnek bir yaşam tarzı yani."
Osman Aysu, Celil Oker, Necati Göksel gibi polisiye macera yazarları arasında benim için Mehmet Murat Somer'de hatırı sayılırlardan biridir. Romanlarındaki ana karakter olarak uçlarda yaşaması ve Türk toplumuna ters düşen tarzı ile tüm bu engelleri aşıp keyifli maceralar dizisi yaratmıştır. Audrey Hepburn takıntılı ana karakter bana göre çok iyi kurgulanmış. Gerek yaşam tarzını yansıtırken ki olgun davranışı, gerek erkek kişiliğine perçinlenmiş yakın dövüş sanatlarındaki becerisi ile değme dedektiflere taş çıkartıyor. Farklı hayatları, farklı çıkarımlar adına irdelerken ben keyif alarak okudum.
Hop-Çiki-Yaya serisinin dördüncü kitabını her zaman olduğu gibi Storytel'de dinledim. Murat Özgen beğendiğim bir seslendiren, o yüzden seslendirmede herhangi bir sorun yaşamadım.
İsmini hala bilmediğimiz ana karakterimiz kültürlü ve eğitimli birisi. Sanattan ve yaşamaktan keyif alıyor. Tutkuları ve sınırları var, bu sınırları aşmaya
Alışıyorum zamanla. Gizlilik ne ocakalara ateşler düşürdü be, Ricardo'nın libidosu beni de yordu, bir de maşallah ya şak diye buluyorsunuz taksiyi İstanbul'da, almayız da demiyorlar. Bu kitabın en inanılmayan detayı buydu bence.
Peruklu cinayetler
Mehmet murat somer
Eczacılık yapan bir adamın cinayetiyle başlıyor kitap ve onu, benzer şekilde işlenen cinayetler takip ediyor. Kurgu, olay örgüsü, cinayetlerin birbiri ile bağlantısı çok güzel aktarılmış. Çok keyifle ve heyecanla okutuyor kendini.aslında çok çabuk okunan nitelikte fakat ben baş karakterin maceralarını zamana