Tanıtım yazısından:
“Yayımlandığında Hindistan’ın altını üstüne getirir Tek Parça Kadın. Kitapları sokak ortasında yakılan, ölüm tehditleri yüzünden yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan Murugan...”
Bu paragrafı okuyup kayıtsız kalmak mümkün değil gibi bir şey. Çünkü paragraf bize üstü örtülü ne çok şey vaadediyor:
-Kendi toplumunun ilerisinde, kalemi keskin, cesur bir yazarla tanışma fırsatı..
-Kitabın adındaki ‘kadın’ kelimesinden yola çıkarak olası feminist bir nüve bulunduğu..
-Çarpıcı, etkileyici bir kitabın bizi beklediği..
Yok bacılar kardeşler. Öyle yok ki! Çocuğu olmayan kadın muhabbetinden aklınıza Fatma Girik filmleri gelse misal: Boş Beşik filminden Memduh Ün, Kuma filminden Atıf Yılmaz eksik gibi bir şey. Yok yani.
Kitap sıradan olayların alt alta dizilmiş, ard arda sıralanmış hali. Sıradan olaylar sıradışı işlendiğinde bal gibi okunur ama o da yok. Diyaloglar okur anlattıklarımı anlamayacak kaygısıyla yazılmış. Okura açıklama yapmaya çalışıyormuş gibi, sırıtıyor. Karakterler derinliksiz, anlatım yavan ve yüzeysel.
Baştaki janjanlı paragraf da olsa olsa Hint toplumunun koyu renkli bağnazlığını açıklar. Hindistan’ın altıyla üstünün bir araya gelesi varmış zahir. Bu kitaba böyle tepki verdiklerine göre️.
Mesele şudur ki, okunacak o kadar çok güzel kitap varken, bu sadece bir vakit kaybı. Bu da bir okumayın tavsiyesi olsun madem.
Keyifli okumalar..