Acının açısı
Yaşadıklarımızın bize ne katacağını önceden bilemeyiz. Önyargı ortaya koyarak yaşananların acı ve çekilmez tarafını görerek yaşamı devam ettirmek doğru bir tutum olmadığı gibi acıların sonrasında ne yaşatacağına çok takılmamak gerekir. Acılar belki de bir güzelliğin kapısıdır. Sık sık sözlerine atıf yapmak durumunda kaldığımız Pessoa der
Kader insana verilen òzgürlüktür...
Özgürlük ve kader nasıl buluşur, nasıl dönüşür? Rollo May, özgürlükle, yaşamın doğal ve kendi koyduğu (örneğin kültürel) sınırlar içinde seçim yapma kapasitesini kastetmiştir. Özgürlük aynı zamanda sorumluluk anlamına da gelir; çünkü May’in de belirttiği gibi, eğer bize seçme gücü verildiyse, bu gücü kullanmak da bizim görevimiz değil midir? O
Reklam
İyi yaşam doğru insanlarla karşılaşmaya dayanan olağanüstü bir talihtir. Başka deyişle kötüdeki iyiyi görebilecek kadar iyiye sahip olanların talihidir. Yani kötüyü başkasına atıp, kendi iyiliğinden kuşku duymayan dedikodu şebekelerinin bile iyi bir yaşam için ufak bir şansı vardır.   Pessoa, sevilmeyi düşünmektir bizi tek yoran, telaşa düşürecek kadar yorar hem de, der. Yaşadım demek için karmaşık ve zor yollar deneyip muhteşem çözümler üretti insan. Benim durduğum yerden mevzu daha basit görünüyor! Hemingway’in dediği gibi, tüm kusurlarınızı bilmesine rağmen, sizin hala muhteşem olduğunuzu düşünen birisinin olması yeter. Bir kişi yani! Agâh AYDIN (18 Ocak 2024, Pınar Sabancı ile Yaşadım demek için ne yapmalı? Zorlu Performans Sanatları Merkezi)
Ruh güncesi-w6
Bir Kişi Bana Yeter Buna başlıkta atmak istedim. Hep iyi insanlarla karşılaşıyorum! Yoksa sadece iyi olabilecek kısımlarını mı tanıyor, görüyor, hatırlıyorum? Çok istememe rağmen gidemedigim panelde de benzer konular konuşulmuş ki, Agah Hoca bir kesit paylaşmış kendi konuşmasıyla ilgili. Sadece bu kısım bile muazzam... "İyi yaşam doğru insanlarla karşılaşmaya dayanan olağanüstü bir talihtir. Başka deyişle kötüdeki iyiyi görebilecek kadar iyiye sahip olanların talihidir. Yani kötüyü başkasına atıp, kendi iyiliğinden kuşku duymayan dedikodu şebekelerinin bile iyi bir yaşam için ufak bir şansı vardır.   Pessoa, sevilmeyi düşünmektir bizi tek yoran, telaşa düşürecek kadar yorar hem de, der. Yaşadım demek için karmaşık ve zor yollar deneyip muhteşem çözümler üretti insan. Benim durduğum yerden mevzu daha basit görünüyor! Hemingway’in dediği gibi, tüm kusurlarınızı bilmesine rağmen, sizin hala muhteşem olduğunuzu düşünen birisinin olması yeter. Bir kişi yani!" (18 Ocak 2024, Pınar Sabancı ile Yaşadım demek için ne yapmalı? Zorlu Performans Sanatları Merkezi)
Sosyal medyada rastladığım anonim bir paylaşımda şöyle yazıyordu: "Kendini sevmek bencillik değildir. Kendinizi nasıl seveceğinizi öğrenene kadar başkasını sevemezsiniz." Oysa kendimizden önce başkalarını sevmemiz istendi hep. Bu yüzden ne kendimizi, ne de başkalarını gerçekten sevebildik. "Grubunu, partini, kurumunu,
Okuma Listem
DÜNYA EDEBİYATI 📚 *HOMEROS İlyada Destanı ✓ Odysseia Destanı ✓ *DANTE ALİGHİERİ Yeni Dünya✓ İlahi Komedya✓
Reklam
HUZURSUZLUĞUN KİTABI FERNANDO PESSOA Bu kitabı okumaya cesaretiniz varsa; önce gökyüzüne uzun uzun bakınız. İçinize bir mavi bulaşmıyorsa; lütfen kitabı usulca kitaplığınızın arka sıralarına bırakınız. Çünkü; içiniz gri ise siyaha dönüşebilir. Hayatta durduğunuz yere ayaklarınız tam basmıyorsa güçlü bir tekme takabilir.        Bir insanın iç
karmaşa ile düzen arasında en iyi durumdasınız
"Olduğum şeyler olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum." ~Fernando Pessoa "...beynin düzeni algılama temelli stratejisi kendine kendine özgü dezavantajlara sahiptir. Özgün düşünceler üretmek yerine sık sık klişelere ve belli kalıplara başvururuz. Bu, bazı yanlış anlamalara ve hatta dünya önyargılarımıza uygun düşmediği zaman karmaşaya yol açar.....Testler çok fazla düzen (sıkıntı) ile çok az düzen (kargaşa) arasında konumlanmış bir ortamda insanların psikolojik olarak en iyi durumda olduğunu göstermiştir." ~Kim Korkar Schrödinger'in Kedisinden ?
Eee malum..., sizin de bildiğiniz üzere -işi gücü bırakıp benim kitap gündemimi takip ettiğinize eminim- Saatleri Ayarlama Enstitüsü bitmek üzere. Buna mukabil bu kafaca okunmaya aday iki kitap var : Huzursuzluğun Kitabı ve Geceyarısı Çocukları. İkisini de ayrı ayrı pek merak ediyorum. İtiraf etmem gerekirse iki yazarı da daha önce okumadım. Ama Huzursuzluğun Kitabı ile Fernando Pessoa bu yarışta bir miktar önde. O sebepten de sanırım bu hesaptan bir süre Pessoa paylaşımlarına tanık olacaksınız. Şu hayatta en büyük derdimiz "acaba hangisini okusam?" sıkıntısı olsun, memleketimin ve dahi dünyanın kitap okuyan güzel insanlarına selamlar !
Dönüm noktanız olabilir! -Kafama sıkmıyorsam silahım olmadığı içindir. Pessoavari bir cümle ile giriş yaptıktan sonra kitap hakkında düşüncelerime gelecek olursak, okumamış olmayı dilerdim, bu kitabı okumuş olmak, hayatımdaki en büyük trajedilerden biridir: Çünkü onu bir daha asla ilk kez okuyamayacağım. Tıpkı Pessoa'nın “Mr. Pickwick’in
Reklam
Fernando Pessoa'dan bir alıntı üzerine
Uzun bir aradan sonra, sonunda bazı değer verdiğim şeylerle tekrar ilgilenmeye başlayabileceğim. Bu durum karşısında ise ilk defa bu kadar tedirginim. Çünkü hayatımın büyük bir kısmında bu uğraşımı sadece kendi çok yakın arkadaşlarımla paylaşmıştım. Şimdi ise yine bu yakın çemberimdeki arkadaşlarımın ısrarı ile bu yola giriyorum. Bugün üzerine
Pessoa "Anlaşılmaktan daima, tiksinti içinde kaçınmışımdır. Anlaşılmak kendini satmak demek." der. Ve sonra şu bitirici cümleyi kurar: "Fark edilmemek çarmıhına gerilmek isterim." Metni ilk okuduğumda bir çelişki olduğunu hissettim. Ama Pessoa gibi dikkatli bir yazardan beklenmeyecek bir hata olurdu bu. Tekrar okudum ve tekrar... Yanlış okuyanın ben olduğumu fark ettim sonra. "Fark edilmemek, çarmıha gerilmek isterim." şeklinde okumuştum. Fark edilmeyen kişi nasıl çarmıha gerilecekti ki? Pessoa fark edilmemeyi bir çarmıha benzetiyordu halbuki. Ve sonra şunu fark ettim: Fark edilmek ile anlaşılmak arasında çok büyük bir fark vardı. Fark edilmemekten mi yoksa anlaşılmamaktan mı şikayetçiyiz genel olarak? Soruyu şu şekilde tashih etmek gerekiyor sanırım: Fark edilmemek mi, anlaşılmamak mi daha fazla acıtıyor canımızı?
Bugün bir baş ağrısı ile uyandım. Hala da devam ediyor. Zihninde kendisinden yüz tane daha olan Fernando Pessoa gibiyim şu an.
Konya V- Aziziye
Camiler mâverâya açılan pencereler... Mâveranın kendisi değil ama öteleri görebildiğimiz, öteleri hissedebildiğimiz ve ötelere temas edebildiğimiz ışık güzergâhları. Bir mekâna ait pencereler neden kapısından daha büyük olur? Ötelere ait ışığı daha iyi alabilmek için mi? Selçuklu mimarisinde genelde kapılar ön plandadır. Taç kapı ismi verilen bu