Hak ederek değil ,hırsızlama elde edilmiş ün, sahibine mutluluk vermez; onu ancak hak edenlerin ,ona layık olanların yüreğini heyecanla ,sevinçle titretir.
Sonra güzel bir şiiri defterime geçirdim:
“Bir saatçik görmesem sevdiceğimi/
Bir yıldır görmemişim gibi gelir /
Böyle kin duyarak yaşamaya/
Sorarım, yaşamak mı denir?"
“Benim gözümde bilmediğini açıkça söyleyen insan, bilmediğini biliyormuş gibi görünen ve her şeyi ağzına yüzüne bulaştıran ikiyüzlüden daha değerlidir.”
“Hak ederek değil, hırsızlama elde edilmiş ün, sahibine mutluluk vermez; onu ancak hak edenlerin, ona layık olanların yüreğini heyecanla, sevinçle titretir.”
neva bulvarı'nın işi gücü yalan, işi gücü gözbağcılıktır. özellikle de gecenin var gücüyle bulvarın üzerine abanmasıyla binaların soluk sarı, ak duvarlarının değişik bir görünüm aldığı ve tümüyle ışığa, şamataya gömülen kentte, atları üzerinde çığlık atarak havaya zıplayan arabacıların, arabalarını köprülerden uçarcasına geçirdiği ve nesnelerin gerçek olmayan yüzlerini gösterebilmek için sokak lambalarını şeytanın kendisinin yaktığı zamanlarda.
...zaman zaman şık bir şekilde giyinmek ,yiyip içip,eğlenmek,kısacası başka gençlerin takıldığı yerlerde kendini göstermek isterdi, ama yine de tutardı kendini ...
Öncelikle kitap, neva bulvarı, burun, portre, palto, bir delinin anı defteri ve fayton adlı altı eserden oluşmaktadır.
Neva bulvarı adlı bölümün genelinde yüksek sosyete mensuplarının tabiriyle hiyerarşinin kol gezdiği alt-üst sınıflarının yoğun olarak hissedildiği, günümüz ölçütünde bağdat caddesi, Şanzelize caddesi olsun, tamamıyla lükse karşı
okuduğum uyduruk yayınevinden olsa gerek asla sevemediğim bir kitaptır kendisi. her şeyden bağ kurmakta oldukça iyi olsam da cümleleri ve olayları arasında bağ kurmakta daha çok zorlandığım başka bir kitap olmamıştı. gogol farklı yazacağım diye biraz abartmış yazar hissiyatı veriyor bana.
Götürüp gömdüler Akaki Akakiyeviç'i ve Petersburg, kendinde böyle biri hiç yaşamamışçasına onsuz kaldı. Kimselerin korumadığı, kimselerin değer vermediği, sıradan bir sineği bile iğne ucuna geçirip mikroskop altında incelemeyi ihmal etmeyen doğa bilimcilerin bile dönüp bakmadığı Akaki Akakiyeviç, ömrünün en sonunda da olsa palto biçimine bürünmüş kutlu bir konuk, göz kamaştırıcı bir ışık olarak yoksul yaşamını aydınlığa boğan bir mutluluğu yaşadı ve sonra çarların, hükümdarların, tüm dünyaya egemen olanların başına gelen mutsuzluk onun da başına geldi, yıllarca kalemdeki arkadaşlarının alaylarına nasıl sessizce katlandıysa, öyle sessizce dünyasını değiştirdi.