insanlar hakkında hüküm vermeden önce, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “kalbini yarıp baktın mı?” hadisini unutmayınız.
Yarın (ahirette) insana faydası olacak olan, bu şeriatın sahibi Peygamber Efendimiz'e (s.a.v) tabi olmaktır.
Sayfa 27 - İmâm-ı Rabbanî (k.s.)Kitabı okuyor
Reklam
Peygamber efendimiz (s.a.v.): ‘Allah’ım; sevgini bana özümden, gözümden, kulağımdan, ailemden ve malımdan sıcak gündeki soğuk sudan daha sevimli kıl.’ Diye dua etmiştir.
Sayfa 132Kitabı okudu
Hz. Peygamber (s.a.v), bir bayram günü namaz kılanan bir yerde kadınların yanına geldi ve onlara hitaben, “Ey kadınlar topluluğu, çokça sadaka verin ve fazlaca istiğfar edin; bana cehennem ehlinin çoğunun kadınlar olduğu gösterildi” buyurdu. Kadınlar, “Niçin cehennemliklerin çoğunu kadınlar oluşturuyor ey Allahın Resulü” diye sordular, Allah resulu, “Çünkü sizler çokça lanet okursunuz, kocanıza nankörlük yaparsınız bu yüzden. Bir de aklı ve dini noksan olduğu halde, dirayetli bir erkeği sizin gibi mağlup eden kimse görmedim” buyurdu. Kadınlar, “Bizim aklımızın ve dinimizin noksan oluşu nasıl oluyor?” diye sorduklarında, Peygamber efendimiz (s.a.v), “Bir kadının şehadeti erkeğin şehadetinin yarısı kabul edilmiyor mu?” diye sordu; kadınlar, “Evet öyledir?” dediler. Rasülullah Efendimiz (s.a.v), “İşte bu, onların aklının (erkeğe göre) noksan oluşundandır. Bir de kadınlar hayız olunca namazı ve orucu terkeder değil mi?” diye sordu; kadınlar, “Evet öyledir” dediler. Efendimiz, “İşte bu da onların dinde noksanlığıdır” buyurdu.
Hz. Aişe (r.a.), Hz. Peygamber'e (s.a.v.): "Ya Resûlallah! Kadınların da cihat etmesi gerekli midir?" diye sormuştur. Efendimiz (s.a.v): "Evet, onların da içinde savaş bulunmayan bir cihada, yani hac ve umreye katılması gereklidir." cevabını vermiştir.
Reklam
Emek...
Meta hâline gelen, alınıp satılan bir şey olan emek de burada değersizleşir. Emeğin sahibi insanı değersiz hâle getirir. Emeğe saygısızlık, insana karşı en büyük saygısızlıktır. O yüzden bizde emek kutsaldır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Çalıştırdığınız kimsenin ücretini alın teri kurumadan veriniz!” buyuruyor. Bir alın tel kavramı var, asıl kıymet oradan geliyor. Alın teri emeğin somutlaşmış hâlidir, kutsaldır. Değeri parayla ölçülemez çünkü kutsal olan fiyatlandırılamaz.
Peygamber Efendimiz aleyhisselam dünyayı şereflendirmeden önce bütün alem, mânevi yönden müthiş bir karanlık içinde idi. İnsanlar, son derece bedbaht bir cehâlet bataklığında boğulmaktaydılar. İnsanlık, şeref ve haysiyetini yitirmişti. İnsanların vahşet ve zulmünden, hayvanlar bile iyice bunalmıştı. Hayat yaşanmaz hale gelmişti. Alem mahzûn, varlıklar mağmûm, gönüller muzdaripti. Zayıf ve güçsüzler gülmeyi unutmuştu. Yaşama hakkı güçlülere âitti. Mehmed Âkif'in ifadesi ile: Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; Güçsüz mü bir insan, onu kardeşleri yerdi.
Sayfa 66 - Erkam Yayınları, İstanbul, 2023.Kitabı okuyor
Efendimiz (s.a.v) Mirâc’a yükselirken
Peygamber Efendimiz Firavun’un kızının saç tarayıcısı olan kadın ve çocuklarının kabri üzerinden geçerken, çok güzel bir koku aldı. O, yani Mâşita (saç tarayıcısı) mü’min ve sâliha bir kadındı. Onun kıssası şöyle anlatılmaktadır: Mâşita bir gün Firavun’un kızının saçını tararken tarağı elinden düşürdü ve “Bismillah” diyerek yerden aldı. Firavun’un
Fenalıklara Değil İyiliklere Bak Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile alâkalı Hz. Muâviye (r.a.) şöyle anlattı: Bir seferde Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.) matarasını taşıyan Hz. Ebu Hüreyre (r.a.) rahatsızlanmıştı. Ben hızlı davranarak hemen Resûlüllah’ın abdest aldığı matarayı aldım, hürmetle Resûlüllah Efendimiz’in eline su dökmeye başladım. Resûlüllah Aleyhisselâm bana bakınca heybetinden başımı eğdim. Sonra Resûlüllah (s.a.v.) bana tekrar baktı ve: “Ey Muâviye (r.a.), eğer Müslümanların işlerini görmek sana verilirse Allâh’tan kork ve adaletle hareket et.” buyurdu. Bundan iyice anladım ki bu iş, benim başıma gelecektir. Abdest suyunu dökmeye devam ettim. Sonra Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) ikinci defa baktı ve: “İyi bil ki benden sonra ümmetimin işlerinin başına geçersin. O vakit geldiğinde sen onların iyiliklerine bak, suçlarına ve fena hallerine bakma.” buyurdu. Bundan dolayı Hz. Muâviye (r.a.), insanlara hep yumuşaklık ve tatlılıkla davranırdı.
Reklam
Bizim Hak merkezli medeniyetimiz, Batı'nın kuvvet merkezli medeniyetinden üstündür. Efendimiz (s.a.v.) Mekke'yi fethetti, insanlara haklarını verdi. Müslümanlara en büyük zulümleri yapanları affetti. Bu ne muazzam bir derstir, bu ne muazzam bir örnektir. Hz. Ömer (r.a.) Kudüs'ü fethetti. Herkese inanç hürriyeti verdi. Aslan Yürekli Richard geldi Kudüs'te 100 bin Müslüman katletti. Kendi tarihçilerinin yazdıklarına göre sokaklarda akan kanlar atların üzengisine kadar yükselmişti. Bundan 60 sene sonra Selahaddîn Eyyübi geldi ve Kudüs'ü fethetti. "Sen 100 bin kişi öldürdün, ben de 200 bin kişi öldüreceğim." demedi. Sonra Hz. Ömer ve Hz. Peygamber'in yaptıkları gibi yaptı. "Ben Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ümmetindenim, hiçbirinize dokunmayacağım." dedi ve hiçbir kimsenin kılına dokunmadı.
Sayfa 216
Peygamberimiz Muhammed S.A.V dünyaya teşrifinden önce Mekke de cahiliye devri.
O devirde kadın demek bir eşya demekti. Kadın cemiyet içinde hiçbir değeri yoktu. Kadın, Efendi’nin nezdinde bir böcekten farksızdı hele o kadın bir de kız çocuğu dünyaya getirirse yüz karasıydı artık. (Peygamber efendimiz Muhammed (s.a.v) dünyaya teşrif etmeden önce. Cahiliye devrinde
Sayfa 108 - Çelik yayıneviKitabı okuyor
Saadet asrından bir misal Bazen de çok çetrefilli anlar olur. Zihinler karmaşıktır. Neyi nasıl yapacağımızı kestiremeyiz. Sanki üzerimize ölü toprağı serpilmiş de hissiz hareketsiz dururuz. Bu durum, sahabe-i kiramdan olan muhterem zatlar için de aynıdır. Neticede insanız. Hani, müşriklerle Hudeybiye Antlaşması imzalandığında, Peygamber