Helal Rızık Duası
Peygamber Efendimiz (sas), Hz. Ali’ye (ra) şu duayı öğretti: “Allah'ım! Bana helal rızık nasip ederek haramlardan koru! Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme!” (Hadis / Tirmizî)
Hatırlatma
Araf suresinde şöyle buyrulmuştur, “Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Çünkü o, haddi aşanları sevmez.” (A’râf, 7/55) Duanın kabul edilmesi konusunda aceleci yaklaşım Peygamber Efendimiz (SAS) tarafından hoş karşılanmamıştır ve şöyle buyurmaktadır: “Sizden herhangi biriniz ‘dua ettim de kabul olunmadı’ diyerek acele etmediği sürece duası kabul olunur.” (Tirmizî, Deavât, 12)
Reklam
Zulme Engel Olmak
Müslüman ümitsizlik denizinde boğulmaz ve de boğulmamalıdır. Bütün bu olumsuz ve üzücü durumlar elbette geçecektir. Yeter ki, aramızdaki birlik ruhunu ayakta tutarak mazluma, masuma ve mahruma el uzatmaya devam edelim. Unutmayalım ki, zulme sessiz kalmak Müslüman ahlakıyla asla bağdaşmaz. Peygamberimiz (sas), böyle hareket edenleri şu hadis-i şerifleriyle uyarmıştır: “Zulme yardımcı olan kimse, kuşkusuz Allah’ın gazabına uğrar.” (Ebû Dâvûd, Melâhim, 17) “İnsanlar bir zalimi görürler de onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır.” Bizlere düşen görev zalimin yanında değil her daim mazlumun ve mağdurun tarafında olmaktır. Peygamber Efendimiz (sas), “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz ve onu hor görmez.” buyurmaktadır. Dünyanın neresinde olursa olsun zulme sessiz kalmak, mazluma, masuma el uzatmamak, bu nebevi öğretiden mahrum kalmaktır. Bize düşen, yaşanan bu olaylar karşısında mazlumun duası ile Allah arasında perde olmadığını bilerek elimizden geldiğince maddi ve manevi destek olmaktır.
✿ KADER VE DUA İLİŞKİSİ ✿
🌼 İman esasları arasında yer alan kader inancı, birçok ayet ve hadislerde vurgulanmış ve Cenab-ı Hakk'ın kayıtsız ve sınırsız ilim, irade ve kudret sıfatlarına iman etmenin kaçınılmaz bir gereği olarak İslam dininin önemli bir rüknü haline gelmiştir. İslam'da her şeyin kaderde yazılı olması, yapılan duaların kişinin kaderine bir
Peygamber Efendimiz'in (sas) Taif'deki Duası:
“Allah’ım! Güçsüz kaldığımı, çaremin tükendiğini, insanların beni hor görmesini Sana şikâyet ediyorum. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi, Sen gerçekten Erhamu’r-râhimînsin. Beni kime bıraktın? Beni bir yabancının eline mi ittin? Yoksa bana zulmedecek bir düşmanın eline mi saldın beni Allah’ım! Ama ey Rabbim, Senden bana bir gazap gelmesin de ben bu başıma gelenlere razıyım. Yine de Sen bana afiyet verir, beni bu dertlerden kurtarırsan bunu da çok hoş karşılarım. Ey Rabbim, görevimi yapamadım diye Senden bana bir gazap inecek, başıma bir felaket gelecek olursa ben yine Senin dünyayı ve ahireti aydınlatan yüzünün nuruna sığınırım. Beni himaye edeceksen Sen edeceksin Allah’ım. Ey Rabbim! Sen bu görüntüden hoşnut isen benim hiçbir şikâyetim yok. Zaten Senden başka da hiçbir güç ve kuvvetim yok Allah’ım.”
Şefaat
“Şefe‘a-yeşfe‘u” (شفع  –   يشقفع) fiilinin masdarı olan şefaat, sözlükte, “aracılık yapmak, vesîle olmak, dua etmek” anlamlarına gelir. (İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, 8/183-185) Şefaat, kendisi için şefaatte bulunulacak kimsenin faydasına olacak bir şeye erişmesi, zararına olacak bir durumdan kurtulması veya bir ihtiyacının karşılanması için