Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki;
"Cennete sadece merhametliler girecektir." Orada bulunan Sahabîler, "Ya Resulullah! Biz hepimiz merhametliyiz" derler. Peygamberimiz (sav) onlara şöyle cevap verir; "Sırf nefsini esirgeyen kimse merhametli değildir; merhametli kimse hem kendini ve hem de başka larını esirgeyendir."¹
İnsanın kendine karşı merhametli olması; kendini Allah'ın azabından esirgemesi, yasaklarını işlemekten, emirlerini yapmaktan sakınmasıdır. Bu da günah işlemekten vazgeçerek, işlenmiş günahlardan tevbe ederek, ibadet ederek ve ibadet ederken sırf Allah rızasını gözeterek olur.
Başkasına karşı merhametli olmak da, İslâm'ın tespit ettiği kul haklarına ve canlılara hürmet-riayet, başkalarına zarar vermemektir.
1•| İbn Mübârek, Zühr 1/352; Deylemî, Müsned 7067; Tırmizî, Nevâdiru'l-Usûl 4/133
Peygamberimiz sav buyuruyor ki;
"Gündüz günah işleyenler tevbe etsin diye Allah geceleyin rahmet elini uzatır. Gece günah işleyenler tevbe etsin diye de gündüz rahmet elini uzatır. Bu, güneş battığı yerden doğuncaya kadar böyle devam eder.
Rivayet edilir ki bir gün Peygamber Efendimiz (SAV) tek başına otururken Hazreti Ali (r.a) yanına geliyor. "Sizi çok dertli gördüm. Bir probleminiz mi var?" diyor.
Efendimiz (SAV), "Bana Miraç'da verilen sırları düşünüyorum, ya Ali!" cevabı veriyor. Hazreti Ali de "Birazını benimle paylaşabilir misiniz?" diyor. Efendimiz (SAV), "Ya Ali, kaldıramazsın." diyor.
Peygamberimiz (SAV) Hazreti Ali'yi (r.a) çok istekli görünce sırlarının bir kısmını anlatıyor.
Hazreti Ali (r.a) o sırları duyduğu anda göğsünde bir kabarma, taşkınlık hissediyor. Söylemek, bağırmak istiyor.
Ama sırdır, söyleyemiyor.
Hemen Mekke'nin dışına çıkıyor. Kör bir kuyu buluyor.
Ve o kuyuya bağıra bağıra içindekileri anlatıyor.
Sonra rahatlıyor.
O su vermeyen kuyu, Hazreti Ali'nin (r.a) verdiği sırları kaldıramayarak taşmaya başlıyor.
Su taşınca suyun çevresindeki kamışları besliyor.
Kamışlar zamanla büyüyor.
Bir gün oradan geçen bir çoban, rüzgarın kamışlarda çok hoş bir ses çıkarttığını fark ediyor.
Kesip, belirli işlemlerden geçirip onu üflemeye başlıyor.
Bir gün Hazreti Muhammed (SAV) ile Hazreti Ali (r.a) develeri ile oradan geçerken bu çobanın çaldığı kamışın sesini duyuyor.
Efendimiz (SAV) devesini durduruyor.
Hazreti Ali'ye (r.a) dönüp, "Ya Ali, sen benim sırlarımı birine mi anlattın?" diye soruyor. Efendimiz' in (SAV), "Bu kamış parçası kıyamete kadar benim sırlarımı taşıyacak, sadece kalbi açık olanlar duyabilecek." buyuruyor..
Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki;
"Beş vakit namaz birinizin kapısı önünde akan bol ve tatlı sulu bir nehir gibidir. Günde beş sefer böyle bir nehirde yıkanan kimsenin vücudunda kir kalır mı, ne dersiniz?
İsrail'in nüfusu 9 milyon
İslam alemi 2 milyar ..
Peygamberimiz(sav) buyuruyor ki ;
"Çok olacaksınız ama ağırlığınız olmayacak."
İşte böyle bir çağdayız...
Dünya hayatı, insanın gerçek saadet ve kurtuluşu üzerinde düşünmesine ve bu doğrultuda bir yaşam sürmesine fırsat vermeyecek derecede katı ve acımasızdır. Kur'an-ı Kerim ve hadislerin temel içeriği de hep nasihat, tavsiye, uyarı ve hatırlatmadır.
Elimizdeki kitap, İmam Gazzâlî Hazretleri'nin ahiret kaygısı taşıyan bir öğrencisinin samimi
Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki: Mü’min bir yolculuk esnasında devesini yorduğu gibi şeytanını da yorar. Her insanın bir şeytanı vardır; biz ibadet ve iyilik yaptıkça, Allah’a itaat ettikçe, şeytan bitkin ve bîtap düşer. Bitkin düşer, bîtap düşer ama küçük günahlardan ona kapı aralanırsa şeytan daha da büyür ve güçlenir, kartopu gibi, domino etkisi gibi küfre götürene kadar insanın yakasını bırakmaz. O zaman iman ve tevekkül şeytana karşı birer zırhtır.