Peygamberlerin ümmetleri farklı olduğu için dinleri ve şeriatları farklı olsa dahi yollarının aslı birdir. Şöyle ki her çağın o çağın bireylerinin istidatlarını kapsayan kendine özgü külli bir istidadı ve hakeza belirli bir kabiliyeti vardır, o çağa uygun bir mizacı vardır. Onlara gönderilen peygamber de onların kabiliyetlerine ve istidatlarına uygun olarak gönderilir. Dolayısıyla alıcıların farklılığı sebebiyle şeriatları farklı olur. Tıpkı mucizelerin farklılığının mucizenin hakikatinin birliğine zarar vermediği gibi, şeriatların farklılığı da Allah'a ve Hakk'ın dinine çağırmaktan ibaret olan peygamberlerin yollarının birliğine zarar vermez. Bu yüzdendir ki bütün peygamberlerin mucizeleri o kavimde baskın olan şeye göredir. Nitekim Hz. Müsâ'nın kavminde baskın olan şey sihir olduğundan sihri geçersiz kılacak mucize getirmiştir. Hz. İsâ —Allah'ın selâmı onun üzerine olsun- ise kavmindeki baskın şey tıp olduğundan körleri ve alaca hastalarını iyileştirme mucizesini getirmiştir. Bizim Peygamberimiz — Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun- ise kavmi güzel ve etkili konuşma ile övündüğünden, etkili üslubu ile güzel ve etkili konuşanları aciz bırakan Kur'ân-ı Kerim'i getirmiştir.
Sayfa 115
Geçmişte Kötülüğü Engellemek İçin Mucizeler Yaratan Tanrı, Neden Bugün Kötülüğü Engellemez? “Allah başımızda bekçi değildir, her kötülüğe müdahale edeceğine dair bir söz vermedi. Eğer her kötülüğe müdahale etseydi ahiretin bir anlamı olmazdı” cevabına karşılık, bazıları eski zamanlarda yaratıcının elçilerine yardım etmesinin bu durumla çelişkili olduğunu iddia etmektedir. Allah’ın, Kur’an-ı Kerim’e göre bazı zamanlarda Musa’yı ve İsrailoğulları’nı Firavun’un halkından kurtarmak için bir mucize yaratarak denizi ikiye ayırması gibi veya İbrahim’in ateşten kurtulması için ateşi suya çevirmesi gibi elçilerine ve inananlara yardım etmek için çeşitli mucizeler yarattığı pek çok ayette anlatılır. Ancak Kur’an bu mucizelerin iyi insanları kurtarmak için meydana geldiğini söylemez. “Biz mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz” (İsra 59) ayeti mucizelerin sadece uyarı maksatlı gerçekleştiğini göstermiştir. Eğer mucizelerin amacı insanları korumak olsaydı peygamberlerin sıkıntı çekmemesi gerekirdi.
Reklam
“…nefsi ve aklı ile başbaşa olan insanların ıslahı ve doğru yola yöneltilmeleri, ancak yine birer insan olan, günahlardan arınmış peygamberlerin önderliğinde başarılabilir. Onun içindir ki, melekler insanlara değil, yalnız peygamberlere elçi olarak gönderilmişlerdir.”
Sayfa 17 - Alya yayınlarıKitabı okudu
KUR'ÂN'I KERİM MUCİZESİ...
- "(...)Ve Kur'ân, ölüyü dirilten İsâ, denizi yaran Musa, ateşi gül bahçesine çeviren İbrahim Peygamberlerin mucizeleri yanında, hem aklı almazlık, hem de açıklık ve belirlilik bakımından en büyüğü..."
Sayfa 179 - 180, 6.Levha, -Mutlak Dil-Mutlak Mânâ-, En Büyük Mucize, İBDA Yayınları-Kitabı okudu
mucizeler
“Mucize, insanlar arasında sadece peygamberlerin elinde meydana gelen olağanüstü işlerdir ve ancak Allah’ın yardımı ile gerçekleşir. Allah lütfetmedikçe, peygamberler kendi başlarına mucize gösteremezler. Allah Teala, peygamberlerine kafirleri ikna etmeleri amacıyla, peygamberliklerini ispat için çeşitli mucizeler vermiştir. Bu mucizeler, onları gösterenlerin peygamber oluşunun en mühim delilleridir. Mucizeler metafizik hadiseler olduğu için akılla kavranılması ve her yönüyle anlaşılması mümkün değildir. Her peygamberin muhtelif mucizeleri vardır. Kuran-ı Kerim, bu mucizelerden geniş olarak bahsetmiştir. Nuh Tûfan’ı, Hz. Salih {a.s}’ın devesi, Hz. İbrahim {a.s}’ın ateşe atıldığı halde yanmaması, Hz. Musa {a.s}’ın asâsı ve yed-i beyza’sı/beyaz eli, Hz. İsa {a.s}’ın hastaları iyileştirmesi ve ölüleri diriltmesi, Rasulûllah{ص}’in Mirac’ı bunların en meşhurlarıdır. Gösterildiği anda orada bulunanlarca görülmüş ve hislerle müşahede edilmiş olan mucizelere “hissi mucizeler” , duyu organlarıyla müşahede edilmeyip sadece akılla bilinenlere ise “aklî mucizeler” denmiştir. Peygamber efendimiz{ص}’in en büyük mucizesi, ikinci türden “aklî bir mucize” olup kıyamete kadar devam edecek olan Kuran-ı Kerim’dir.”
Sayfa 69 - Ra’d sûresi, 13/38 ; İbrahim sûresi, 14/11.Kitabı okudu
Peygamberlerin (aleyhimüiselam) bir konunun piri olduğunu biliriz. Hz. Âdem ilk ziraatçi ve çiftçidir. Hz. Şit dokumacı idi. Hz.İdris terzilerin piridir. Hz. Îsâ'nın mucizeleri tip konusunda olmuştur. Hz. Nuh marangoz, gemici ve denizci idi. Hz. Dâvud'un demiri yumuşattığını ve kullandığını biliyoruz. Sesinin bu kadar etkileyici olmasına dayanarak güzel sesin piri olduğunu da söyleyebiliriz. Ona sesini bu kadar güzel kullanmayı öğreten şüphesiz Allah'tir (celle celaluha). Doğru bir teknikle söylediğinin farkında olduğunu, inşa ettiği mabedin kubbe yapısından yola çıkarak anlamak zor değil. Dağların akustiği, kubbe formunda inşasına başlanan mabet ve şanlı bir ses; üçü de aynı insanda toplanınca, bunun dikkat çekici bir durum arz ettiğini düşünmemiz kaçınılmaz oluyor.
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
İslâmi İlim Öğrenmenin Yöntemleri
Elhamdülillah, ilim talep etmenin ve güzel dinimiz hakkında daha fazla öğrenmenin gerekliliği hakkında bir çok kaynaktan bilgi edindik. Oturup kendimizi tamamen İslâmi ilme adasak ve böylece ulaşılabilinecek muazzam faydalardan istifade etsek muhteşem olmaz mıydı? “İlim talep etmek / öğrenmek her Müslümana farzdır.”(İbn Mace, Mukaddime,
Bilimlerin sahip olduğu olağanüstü şeyleri inceleyen kimse, peygamberlerin mucizeleri hakkında anlatılan şeyleri hiçbir zaman Allah'ın kudreti için imkânsız görmez.
632 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 33 days
Envâr-ül Aşıkîn
Envâr-ül Aşıkîn
Kitap beş bölüme ayrılmış olup "kainattaki nizam, gök ve yerdeki varlıklar, peygamberlerin hayatları ve mucizeleri, özellikle Muhammed Peygamber'in hayatı, dört halife, melekler ve görevleri, çeşitli ibadetler, kıyamet, cennet, ve cehennem" işlenen konular arasındadır.
Envâr-ül Aşıkîn
Envâr-ül AşıkînAhmed Bican Yazıcıoğlu · Semerkand Yayınları · 2015438 okunma
Sözün kısası, her bir tür bilgiyi bilebilmek için iki mukaddimeye ihtiyaç vardır. Bunlardan her biri, iç dünyamızın gözlemi ile bilip kavramamızla meydana gelmektedir. Acı ve tad hissetmemiz gibi. Veya açık seçik bilinen şeylerde meydana gelir. Kendi varlığımızı bilmemiz, ikinin birden çok olması, iki zıddın birleşmemesi veya benzerleri gibi.
Reklam
Dua ***
"Duâ dilemektir. Dilemek verebilenden olur . Verebilen Allah... Şartsız ve kayıtsız veren... Öyleyse dua Allah'ın onu her kayıttan münezzeh bilerek uluhiyetine el açmak... Böyle bir başvuruş hiç geriye döner mi ?.. Elverir ki sen dilemeyi bilsen !.. Bu bilişte had yok... Elverir ki , sen had içinde dilemeyi bilsen !.. Dilemek samimileştikçe kabulü imkanı artar. Elverir ki sen samimilikte dilemeyi bilesin !.. Dilemekte ihlas sahibiysen , ölünün dirilmesini de isteyebilirsin ! Düşün , ölüyü dirilten ve kameri ikiye bölen peygamberlerin ihlâs derecesini !.. O mucizeleri , o ihlâs ile beraber onlara veren de Allah... "
185 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.