Piedra Irmağı... Efsaneye göre, bu ırmağın sularına düşen her şey, yapraklar böcekler, kuştüyleri, bunların hepsi ırmağın yatağında taşa dönüşürmüş... Bu tanımlamayla başlıyor kitap ve devam ediyor Ah! yüreğimi bağrımdan söküp, akıp giden sulara atabilmek için neler vermezdim..
Hepimizin gönül serüveninde, yüreğini bağrından söküp atmak istediği
“Tanrı, güneşi her gün yeniden doğdurarak,
Bizi mutsuz kılan her şeyi değiştirmemiz için
Zaman tanıyor bize. Oysa biz her gün, böyle bir zamanın bize bağışlandını görmezden geliyoruz..”
Olmayı düşlediğiniz yerde tüm benliğinizle olmanız gerekiyor. Bölünmüş bir krallık , düşmanlarınızın saldırısına karşı koyamaz. Kafasının içi bölünmüş bir insan , yaşamın yükünü gerektiği gibi kaldıramaz.
Yüreğimizde hâlâ yaşayan çocuğun söylediklerine kulak verelim. Onun varlığından utanç duymayalım. Yapayalnız bıraktığımız ve onu neredeyse hiç dinlemediğimiz için korkuya kapılmasına izin vermeyelim.
Varlığımızın dizginlerini biraz olsun onun eline verelim. O çocuk, her günün bir sonraki günden farklı olduğunu bilir.
Yeniden sevildiğini hissettirecek biçimde davranalım ona.Onu hoşnut edelim - bu, alışık olmadığımız biçimde davranmak anlamına gelse de başkalarının gözüne saçmalık gibi görünse de.