Pi’nin Yaşamı Filminden..
Pi bir Hintli olduğu için, doğal olarak önce Hindu inancındaki Tanrılarla tanışıyor. Daha sonra Hristiyanlıkla tanışıyor. Ve kilisedeki papaza soruyor: +++Bir Tanrı bunu neden yapar ki, neden kendi çocuğunu sıradan insanların günahları için acı çekmeye gönderir'' ve +++Bu hiç mantıklı gelmemişti. Suçlunun günahlarının kefareti için bir masumu kurban etmek mi? Ne biçim bir sevgi bu?'' diye düşünür. Daha sonra papaza sormaya devam ediyor: +++Eğer Tanrı bu kadar mükemmelse ve bizler değilsek, neden bütün bunları yaratmak istedi ki? Neden bize zerre kadar ihtiyaç duysun ki?'' Sorgulamalarına devam etmesine ve bazı şeyler mantığına tam oturmamasına rağmen İsa'yı git gide daha çok sever. Müslümanlıkla tanışması ise, camide namaz kılan insanları görmesiyle başlar ve o sırada anlatıcı şöyle bir ifade kullanıyor: +++Tanrının işine akıl sır ermez. Ve böylece beni Onunla tanıştıran yine Tanrı oldu. Ama bu sefer ismi Allah'tı. ve şöyle devam ediyor: +++Arapçam hiç iyi olmadı. Ama tınısı ve kelimelerin hissiyatı beni Tanrı'ya yaklaştırdı. Sala okunurken bastığım yer kutsal bir yere dönüştü(namazdan bahsediliyor) ve huzurun, kardeşliğin maneviyatını buldum'' Daha sonra ise yazarla arasında şu diyalog geçiyor: Yazar: Öyleyse bir Hristiyansın ve bir Müslümansın Pi: Ve bir Hindu tabii ki Yazar: Ve bir Musevi sanırım Pi: Yani, üniversitede Kabala dersleri de veriyorum. Hem neden olmasın ki? İnanç, bir sürü odası olan bir evdir. Yazar: Ama şüphe için bir oda yok mu? Pi: Sürüsüyle. Her katta hem de. Şüphe faydalıdır. İnancın canlı kalmasını sağlar. Sonuçta, sınanana kadar imanının gücünü bilemezsin.
Resim