Bu kitap okuduğum dördüncü veya beşinci şiir kitabı olabilir. Şiir kitabı okumayı aslında pek tercih etmezdim çünkü okurken sıkılırdım. Bir iki tane iyi şiir varsa kitabın geri kalan kısmı tamamen rezalet olurdu. Ama
Nazım Hikmet Ran 'ın bu kitabından sonra anladım ki aslında benim tercih ettiğim şiir kitapları bana göre değilmiş yanlış tercih de
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya
Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık...
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya
En güzel deniz:
henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk:
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
Kendisi değil
edasındaki dünya...
" çekilmez bir adam oldum yine:
uykusuz, aksi, lânet..
bir bakıyorsun ki
ana avrat söver gibi, azgın bir hayvan döver gibi bugün çalışıyorum,
sonra bir de bakıyorsun ki
ağzımda sönük bir cıgara gibi tembel bir türkü
sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün..
ve beni çileden çıkarıyor büsbütün
kendime karşı duyduğum nefret
ve merhamet...
çekilmez bir adam oldum yine:
uykusuz, aksi, lânet..
yine her seferki gibi haksızım..
sebep yok,
olması da imkânsız..
bu yaptığım iş ayıp
rezalet..
fakat elimde değil
seni kıskanıyorum
beni affet..."
Ne güzel şey hatırlamak seni:
Bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
Ve saçlarında
Vakur yumuşaklığı canımın içi istanbul
toprağının ...
Nazım Hikmet
Piraye İçin yazılmış: Saat 21-22 Şiirleri, Kuvayi Milliye
Nazım Hikmet Ran büyük şair. Çeşitli takma isimler kullandı hayatı boyunca.1902 de doğdu. 1914 te daha 12 yaşındayken şiirle tanıştı. Mevlevi bir şair olan dedesi Nazım Paşa'nın izinden gitti. İlk şiirini 1918 de yazdı. Serbest şiir ve basamak şiirler denedi. Bu konuda da gördüğüm kadarıyla gayet de başarılı oldu.1925 te Komünistlerin tutuklanmasından
Gece kar birdenbire bastırmış. • Bembeyaz dallardan dağılan kargalarla başladı sabah. • Göz alabildiğine Bursa ovasında kış başsızlık ve sonsuzluk geliyor akla. • Sevgilim, değişti mevsim çekişen gelişmelerden sonra bir sıçramakla. • Ve karın altında mağrur hamarat sürüp gidiyor hayat…
Piraye İçin Yazılmış Saat 21-22 Şiirleri, 13 Aralık 1945,
~
Nazım Hikmet Ran
Tablo: John Atkinson Grimshaw,
Moonlight, Wharfedale, 1871
" ikimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğrettiler:
aç kalmayı, üşümeyi,
yorgunluğu ölesiye
ve birbirimizden ayrı düşmeyi..
henüz öldürmek zorunda bırakılmadık
ve öldürülmek işi geçmedi başımızdan..
ikimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğretebiliriz:
dövüşmeyi insanlarımız için
ve her gün biraz daha candan
biraz daha iyi
sevmeyi..."
"o şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi
evde mi, sokakta mı
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı
kolunu kaldırmış olabilir
- hey gülüm
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi...
o şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi
belki dizinde bir kedi yavrusu var
okşuyor..
belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
- her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!!..
ve ne düşünüyor
beni mi
yoksa
ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi
yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu
o şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi.."