“Her şeyi zaman varken yapmak gerek. Geciktirilmiş sözler, askıya alınmış hayaller, ertelenmiş itiraflar; bir gün hepsi pişmanlık olarak geri dönmeden önce, henüz vakit varken.” diyor Murathan Mungan. Toptaş’ın dediği gibi; “Şunu unutma ki, yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur.”
Victor Hugo’nun en az “Sefiller” kadar güzel diğer bir romanı idamın yanlış olduğunu vurgulayan kitap, 19. yy'da yazilmis olmasiyla dikkat çekmektedir..
İdam cezasının çok popüler olduğu dönemde (Fransız ihtilali) Victor Hugo’nun buna karşı çıkarak, fikirlerini savunmak üzere yazdığı kitap. Ancak ilk basıldığında adını yazmamış, zaten o dönemde politik görüşlerini kitapları ve oyunlarıyla yansıttığı için ve bu kadar hassas bir konu iyice tepki toplayacağından daha sonraya bırakmış..Ve bir vakit sonra ortalığı biraz daha yoklayınca ikinci basımda adını yazdırıyor ve ikinci basımın önsözüne bu kitabı neden yazdığının politik gerekçelerini de belirtiyor.Kitap 3.kez basılınca da milletin "eleştirilerini eleştirmek" amacıyla üçüncü önsözünü bir piyes şeklinde derlemiş..Sanki böylece taş yerini bulmuş ;))
Victor Hugo bu eserinde, suçlu olan ve pişmanlık bile duymayan bir adamın ağzından idamdan önceki son altı haftasını o kadar etkileyici anlatır ki, en şiddetli idam savunucularının bile tüylerini ürpetebilir.
. Keyifli okumalar.. yanına ️ almayı unutma...
Kitaba başlarken yazarın ilk sözü:
“Eğer bir gün "acı"nın tarihi yazılırsa, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak kömür ocaklarında uygulanan "işçi mükellefiyeti"nin, kısaca, "mükellefiyet"in de sözü edilir herhalde.”
Evet, bir gün acının tarihi yazılsa ve oradaki olaylardan bahsedilmese o kitap eksik kalır
Sabahattin Ali'nin;
Hayatta en çok güvendiğin insana kırılmış olmak, bütün insanlara yayılırdı sanki.
Çünkü o bütün insanlığın timsaliydi sözünü anımsadı...
Söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını,
Yeniden bir Nil olup taşar mıyım çöllere?
Kim giydirir başıma tacını nihayetin,
Kim takar bileğime hürriyet künyesini?
Karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle?