Dilsiz dudaksız sözler söyleyeceğim sana, bir şeyler anlatacağım bütün kulaklardan gizli, herkesin ortasında konuşacağım; ama senden başka duyan olmayacak söylediklerimi...
Önceleri kimse beni dövmezdi. Ama sonra her şeyi öğrendiler ve zamanlarını, benim bir şeytan, bir baş belası, lanet olasıca bir sokak kedisi olduğumu söyleyerek geçirmeye koyuldular. Buna aldırdığım yoktu…
Her biri değişik derecelerde, geride bırakmanın ve ruhsal gelişimin, kırçiçeği tarlasına yağan yağmur gibi olduğunun, ancak kendi kendimizi sınırlamaktan kendimizi kurtardığımız
ölçüde çiçek açacağımızın bilincine varmışlardı…
Yusuf'un gözleri bir derin kuyu…
Yusuf'un gözleri bir gizli bahçe…
Yağmur yemiş gül vurgunu…
Bir yasak kent surları kuvvetli…
Birr iç şehir kapıları kilitli…
Yağmurdan sonra açan güneş Züleyha'ya Yusuf'un gözleri…
Güneşten sonra yağan yağmur…
Sahip olabilmek adına, sahip olduklarımıza tırnaklarımızı korkuyla geçirdiğimizde, ne çatlayıp filize dönüşebiliriz ne de çürüyüp içimizdeki tohumları toprağa bırakabiliriz. Sahip olmak için doğmadık biz!