Varlık Vergisi
Savaş, tarafsızlık ve seferberlik, ekonominin 1930’larda elde ettiği ne kadar kazanım varsa hepsini zayıflattı. Hükümet 1940’ın ocak ayında, istifçiliğin, vurgunculuğun ve savaşın çıkışından beri süren yokluğun önüne geçmek amacıyla, Milli Korunma Kanunu’nu yürürlüğe koymak zorunda kaldı. Temel ihtiyaç maddelerine narh uygulanmaya başlandı ve kiralar Nisan 1940 seviyesinde donduruldu. Çalışma günü günde üç saat uzatıldığı gibi birçok işyerinde haftalık tatiller de kaldırıldı. Dolaylı vergiler şeker, çay, ulaşım gibi temel gereksinimlerde önemli ölçüde artırıldı. Almanlar’ın Rusya’daki başarısı ülkedeki ırkçılara kendi azınlıklarını taciz etme cesareti verdi ve bu öyle bir o ölçüye ulaştı ki Kasım 1942’de Meclis, kötü bir iz bırakan ve tartışmalı gelir vergisi yasasını, Varlık Vergisi'ni çıkardı. Verginin görünürdeki amacı savaştan kazanç elde eden işletmelerden 360 milyon dolar civarında para toplamaktı ama vergiler vergi mükellefinin zenginliğine değil dinine göre belirlenmekteydi. Müslümanlar, gayriMüslimler, yabancılar ve 17. yüzyılda İslâm’ı benimsemiş bir Yahudi topluluğu olan ‘dönme’ler için ayrı ayrı listeler vardı. Bu vergiler sonucunda pek çok gayri-Müslim varlıklarını (gayrimenkuller, fabrikalar; vb.) satmak zorunda kaldı ve bunlar yeni Müslüman burjuvazisi tarafından piyasa değerlerinin çok altında fiyatlarla, bu sınıfı hem zenginleştirecek hem de hükümetten yabancılaştıracak şekilde satın alındı.
341 syf.
9/10 puan verdi
Kalbim Bosna
"Yeni Dünya Düzeni'nin Av Sahası Bosna-Hersek", 1994 yılında piyasa çıkmış bir kitaptı. Yazarı Tanıl Bora, iyi bir sosyolog ve yazardır. Bu kitabının yeni baskısı olmadığı için, uzun süredir arıyor, kendisinde dahi bulamıyordum. Neyse ki yeni baskı yapılmış. TÜYAP’ta görünce hiç duraksamadan alıverdim. Kitap, savaş devam ederken
Yeni Dünya Düzeni'nin Av Sahası Bosna-Hersek
Yeni Dünya Düzeni'nin Av Sahası Bosna-HersekTanıl Bora · İletişim Yayıncılık · 201818 okunma
Reklam
Öncelikle, piyasa toplumu anlamında mutlak özel mülkiyet köylü ekonomisinin ortadan kalkması demekti. Bu bağlamda Islâmi fikıh ilkelerinden çıkarak düzenlenen Mecelle, Osmanlı siyasi toplumundaki mülk'ten farklı olarak özel mülkiyetin tanımlanması doğrultusunda mübadele kurallarını oluşturma çabasıdır. Ne var ki, Mecelle de devlet kurallarını içermekte idi. Arazi Kanunnamesinde olduğu gibi, Mecelle kuralları da devletin gelir ve meşruiyet kaygılarıyla belirlenmekteydi. Bu nedenle Mecelle, medeni hukuku yani özel hukukun kurallarını içermekten çok uzak kalmıştır; genel olarak tanımlanan kontrat özgürlüğü ve özel mülkiyet kavramlarını tanımlayamamış, İslamiyetin ahlâkî dili çerçevesinde özel durumları tasvir ederek, genel iktisadi kategorileri belirlemekten imtina etmiştir.
Karşı-devrim
Popülist politikalarla oy toplayıp destek sağlayan bir başka Allende’nin ortaya çıkması neyle engellenecekti? Washington bu senaryonun 1979’da hem İran hem de Nikaragua’da oynanışını dehşetle izliyordu. İran’da ABD destekli Şah, solcularla İslamcıların oluşturduğu bir koalisyon tarafından devrilmişti. Bir yandan rehineler ve Ayetullah’larla ilgili hikâyeler haber konusu oluyor, diğer yandan da programın ekonomiyle ilgili tarafı Washington’da alarm zilleri çaldırıyordu. Hızla vahşi bir diktatörlüğe yönelen İslamcı rejim, hiç vakit kaybetmeden bankacılık sektörünü ulusallaştırdı ve ardından toprakların yeniden dağıtımı programını hayata geçirdi. Şah'ın serbest ticaret politikalarının tam tersine, ithalat ve ihracatlar üzerine de denetimler getirdi. Bundan beş ay sonra Nikaragua’da Anastasio Somoza Garcia’nın ABD destekli diktatörlüğü, solcu Sandinist hükümeti ortaya çıkaran bir halk ayaklanmasıyla devrildi. Sandinist yönetim ithalatlara denetim uygulaması getirdi ve aynı İran’da olduğu gibi, bankacılık endüstrisini ulusallaştırdı. Küresel serbest piyasa rüyası açısından ek bir olumsuz gelişmeydi bu durum. Friedmancılar 1980’lerin başlarında, devrimlerinin henüz on yaşını bile doldurmadan sona erişiyle yüz yüze geleceklerdi.
Sayfa 186
389 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
İşte geldik önemli bir eserin daha sonuna. Büyük Britanyalı siyaset bilimcisi ve bu konuda önemli eserler kaleme almış Andrew Heywood’un, ‘Siyasî İdeolojiler’ isimli kitabının incelemesinde, eserin ve içinde ihtiva ettiği fikirlerin niçin önemli olduğunu anlatmaya gayret edeceğim. Eser 12 ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde ‘ideoloji’ kavramı
Siyasi İdeolojiler
Siyasi İdeolojilerAndrew Heywood · BB101 · 2016363 okunma
126 syf.
10/10 puan verdi
Bugünün masa-kasa-nisa (kadın) üçgeninde bir işlev gören neo-liberal piyasa islamcılığını anlamak adına güzel bir kitap. Neo-liberal piyasa islamcılığı dini değerleri ve kavramları gerçek olanda temsil ettiği anlamsal içeriğinden boşaltıp oluşturduğu simgesel düzende bunları ticarileştiren ve pazarlayan bir zihniyettir. (Tekbir Giyim, Ebu Eyyub el Ensari Hause Tatil Beldesi vb.) Neo-liberal piyasa İslamı yağmacı kapitalizme karşı hiçbir eleştirisi olmayan aksine bununla bütünleşen bir ılımlılık söylemidir. Kabenin gökdelenler aracılığıyla Suud hanedanı tarafından işgali bunun bir neticesidir. Takkeyi, cübbeyi, tesbihi bile bir pazarlama aracı haline getirir. Yanmaz kefen satabilir. Kur'an'ı bile bir pazar nesnesi haline dönüştürebilir. Sami Yusuf gibi sanatçılar bu söylemin sanatçılarıdır. Neo-liberal piyasa İslam'ı sadece dini pazarlamaz bunun yanında onu bir siyaset-ticaret döngüsüne hapsederek manevi içeriğinden boşaltır. Kitapta bu söylemin nasıl işlediğine, televaizlerinden (bizdeki ramazan vaizleri gibi) sanatçılarına kadar Mısırdan, Türkiye'den örnekler sunulmuş. Meraklısına ve tabiki dünyanın ve ülkesinin gidişatı noktasında sorumluluk ve endişe duyan herkese.
Piyasa İslamı
Piyasa İslamıPatrick Haenni · Heretik Yayıncılık · 201449 okunma
Reklam
157 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.