Tam şeffaflıkta ahlakın zorunlu olarak despotluğa dönüşeceği Rousseau örneğinde bile görülebilir. Bütün peçeleri yırtma, her şeyi günışığına çıkartma, karanlığı yok etme şeklindeki kahramanca girişim şiddete yol açar. Platon'un ideal devleti için daha o zamanlardan zorunlu kılmış olduğu tiyatro ve taklit yasağıyla Rousseau'nun şeffaflık toplumu totaliter nitelikler kazanmıştır bile. Rousseau, buralarda "herkes, her zaman kamunun gözü önünde, birbirinin doğal denetçisi olduğu" ve "polis herkesi kolayca gözetleyebildiği"ss için küçük şehirlerden yanadır. Rousseau'nun şeffaflık toplumunun toplu kontrol ve gözetleme toplumu olduğu ortaya çıkar. Şeffaflık talebi daha da sivrilerek bir koşulsuz buyruk haline gelir: "Tek bir ahlak kuralı diğer hepsinin yerini alabilir, o da şudur: Bütün dünyanın göremeyeceği ve duyamayacağı hiçbir şey yapma ve söyleme. Evinin, içinde olup biteni herkesin görebileceği şekilde yapılmış olmasını dileyen Romalı'yı her zaman en saygın kişi olarak görmüşümdür ben."