Rus isteklerinin manası ve netice: Bu kadar geniş topraklara malik olan Ruslar için Doğu sınırlarımızdan bazı topraklar istemek hiçbir iktisadi, askerî ve millî sebebe dayanmamaktadır. Bu doğrudan doğruya, Türklüğün canına kastetmekten başka bir şey değildir. Nitekim boğazlarda üs istemeleri de aynı sebepten dolayıdır. Rusya boğazlarda niçin üs
Tarihte Türkiye Rusya münasebetleri İki devletin tarihi münasebetine gelince: Bu münasebetler kurtuluş savaşı başlayıncaya kadar aralıksız bir düşmanlıktan ibarettir. Avrupa'da Mukaddes Cermen İmparatorluğu ile uzun harpler yaptığımız devirlerde Ruslar her fırsattan istifade ederek bazen yalnız, çok defa müttefikleri ile birlikte bize
Reklam
Erdoğan, Putin'in özür dileme talebini elinin tersiyle itiyor, "asıl kendileri özür dilemeli" diyordu. Gerginlik böylece tırmandı ve yandaş basın da her zamanki gibi durumdan vazife çıkarmakta gecikmedi. Artık her geçen gün gazete köşelerinde ve TV ekranlarında Rusya ve Putin'i aşağılayan "yorum"lar yer almaya başlamıştı. Muhalefet cephesinde de durum pek farklı değildi. MHP bayram havası içinde bu mini-Plevne'yi kutluyor ve "Vur Türkiye!" diyordu.
tarih bitti, liberalizm kazandı
2016'ya Rusya kriziyle girdik. Ne var ki her krizin öğretici bir tarafı var ve 24 Kasım 2015'te düşürülen Rus uçağının yarattığı kriz de bizlere bu ülkeyi aslında hayli yüzeysel bilgilerle tanıdığımızı gösterdi. Aslına bakılırsa bu ilgisizlik pek de yeni bir şey sayılmaz. Tarihi derinliklere dalmadan önce son yirmi beş yılı hatırlayalım:
Az sustuktan sonra Rus devam etti : İyi değil bu savaş. İyi değil, oğlum, iyi değil. Savaş mi olur böyle? İhtiyar bir adamım ben. Hem, çok ihtiyar bir adamım. Çok da savaş gördüm. Hey, kendim de savaştim. Bilir misin, benim büyük ağabeyim, benden sekiz yaş büyüğü, Plevne'de öldü. Küçüğü de bin dokuzyüz dörtte. Evet, evet, biz de savaştık. Zaman oldu Türk bizi vurdu, zaman oldu biz Türk'ü vurduk. Türk iyi insan... Türk teslim olmaz; ölünceye kadar savaşır. Onlar bizi öyle kahpece vurmazlardı. Benim köylü esir düştü Balkanlar’da. Otuz yıl yaşadı Türk topraklarında. Her gün Rusya'yı özlemiş Türk'ün elindeyken. Sonra döndü Rusya'ya, ama ömrünün sonuna kadar Türk! Türk! Ne güzeldi Türk topraklarında, diye içini çekti. İşte öyleydi o zamanlarda savaş. Ama şimdi... Ho, ho, oho! Kardeş kardeşi vuruyor. Hem kimi? Tatarları! Ben yirmi yıldır işte şu evde yaşıyorum. Tatarlardı komşularım. Gerçeği bilmek ister misin? Söyleyeyim sana. Ziyan görmedim ben Tatarlardan. Müslüman olmasına Müslümandı onlar da. Onlar da Türk'e benziyorlar, ama Tanrı var, Tanrı! İyi insanlardı. Ama bizimkiler ne yaptılar Tatarlara? Yanköy'de Tatarları kurşuna dizdiler, birçoğunu da ağaçlara astılar. Bütün gün pencereden şu ölülere bakıyorum ve kendi kendime, haksızlardı bizimkiler diyorum
Sayfa 507Kitabı okudu
Sultan Abdülhamid Han-ı Sânî, Sultan Hamid olarak da bilinir. Sultan Abdülmecid ile Çerkes asıllı cariye Tîrimüjgân Kadınefendi'nin (öl. 1853) oğludur. Padişahlığının 1878-1908 arasındaki otuz yılı “İstibdat Devri” olarak anılır. Bu dönemde, dış sorunların ağırlığı gerekçesiyle baskıcı bir yönetim sürdürmüştür. (...) Amcası Abdülaziz'in
Sayfa 529 - 34- Sultan II. AbdülhamidKitabı okudu
Reklam
Rusya, önünde yere uzanmış biri­ni görerek ölmekte olduğunu sanan ve onun üzerindeki ötesini berisini ele geçirmeğe uğraşırken ondan çok yerinde ve acısını hayatının son gününe kadar unutamıyacağı iki müthiş tekme yiyen bir adama ben­zemişti.
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI DOLAYISIYLA Bu kitap, 1944 yılında, İstanbul'da Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen utanç yüklü bir davanın özeti gibidir. Bazı vatansever kişiler, 1944 yılında suç işledikleri, suçlu oldukları için değil; Türk oldukları, Türkçülük idealine aşkla bağlandıkları için büyük zulümlerden, işkencelerden
Yüzlerce yıldır, topraklarında savaş görmeyen Deliorman, Filipe, Plevne, Yeni Zağra, Eski Zağra, Osman Pazarı, Eski Cuma, Tirnova, Ziştovi, Vidin, Tatar Pazarcık, Kızanlık, Rusçuk, Razgırad Türkü, düşmanın Tuna'yı geçip, Osmanlı Ordusu'nu aşıp güzel memleketlerine girebileceğine inanmıyorlardı. Akıncıların, evlad-ı fatihanın torunları, inanmıyorlardı: ancak, Avrupa devletleri ile Rusya ve Osmanlı mülkünde, Tuna ve Edirne vilayetlerinde yüzlerce yıldır Türklerle iç içe yaşayan Bulgarlar inanıyorlardı. İnanmakla kalmayıp bunu gerçekleştirmek için geceli gündüzlü çalışıyorlardı..
Sayfa 136 - Babıali Kültür YayıncılığıKitabı okudu
İyi değil bu savaş. İyi değil, oğlum, iyi değil. Savaş mı olur böyle? İhtiyar bir adamım ben. Hem, çok ihtiyar bir adamım. Çok da savaş gördüm. Hey, kendim de savaştım. Bilir misin, benim büyük ağabeyim, benden sekiz yaş büyüğü, Plevne'de öldü. Küçüğü de bin dokuz yüz dörtte. Evet, evet, biz de savaştık. Zaman oldu Türk bizi vurdu, zaman oldu biz Türk'ü vurduk. Türk iyi insan... Türk teslim olmaz; ölünceye kadar savaşır. Onlar bizi öyle kahpece vurmazlardı. Benim köylü esir düştü Balkanlar'da. Otuz yıl yaşadı Türk topraklarında. Her gün Rusya'yı özlemiş Türk'ün elindeyken. Sonra döndü Rusya'ya, ama ömrünün sonuna kadar Türk! Türk! Ne güzeldi Türk topraklarında, diye içini çekti. İşte öyleydi o zamanlarda savaş. Ama şimdi... Ho, ho, oho! Kardeş kardeşi vuruyor. Hem kimi? Tatarları! Ben yirmi yıldır işte şu evde yaşıyorum. Tatarlardı komşularım. Gerçeği bilmek ister misin? Söyleyeyim sana. Ziyan görmedim ben Tatarlardan. Müslüman olmasına Müslümandı onlar da. Onlar da Türk'e benziyorlar, ama Tanrı var, Tanrı! İyi insanlardı. Ama bizimkiler ne yaptılar Tatarlara? Yanköy'de Tatarları kurşuna dizdiler, birçoğunu da ağaçlara astılar. Bütün gün pencereden şu ölülere bakıyorum ve kendi kendime, haksızlardı bizimkiler diyorum.
Sayfa 510
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.