en iyisi kuşkusuz ki kimseyi sevmemektir ve bunun için de önce kendimizden başlamamız gerekir. Kendinden nefret etmeyi savunan kişi, hissi bağları parçalar.
asla ağlamam, ama beni ilgisizlikle suçlamamalı, fikirlerim beni hislenmekten men ediyor, hatta üslubum hislenmenin yakınına yanaşmamı bile yasaklıyor.
Kendi yaşamımla pek ilgilendiğim yok, bu da beni duyarsızlaştırıyor, hoşnutluğumu, sevgimi söküp atalı yıllar oldu, dalgaların dövdüğü kayalar gibiyim, deniz gri, gök siyah, bulutlar geçiyor ve geride eserler kalıyor. Köklerimi acının olduğu kadar zevkin de reddi içine salıyorum, sevgim ermişçe bir ilgisizliğe varıyor, artık bu ilgisizlikle kaynaşmışım, bütün yaşamım bir ölüm okulu, aslında pek bir meziyetim yok ve çocukluğumdan beri kendimi asla rahat his- setmedim, kalıcı rahatsızlıkların eline düşmüşüm ve ancak deva buldukça varlığımı sürdürüyorum.
neoliberal kişisel gelişim kültürü ve ideolojisi seni, post stoacı zırvalıklarla, “madem sana sorun olan dünyayı değiştiremiyorsun, kendi düşünce tarzını değiştir ve dünyayla uyum içinde mutlu ol” der.
“Poşet çay batının bireyci vurgusuna hayli uygun bir mamuldür;onu yapmak için ne zahmete ne de ustalığa gerek vardır,fonksiyoneldir ve bir sohbetin hamisi olamayacak kadar soğuktur.”