"Hayatımın hiçbir döneminde poker suratlı olmayı başaramadım zaten. Kalbimde ne hissediyorsan anında kıyılarıma da o vuruyor şüphesiz. Çocuklarım yüzüme bakınca sanki oradan her şeyi okuyorlar. Sanki sünger gibiler bütün duygularımı çekiyorlar."
Gritty streets and shadows deep
A crew of outcasts
Secrets they keep
Six of Crows
Masters of the trade
In Ketterdam they've paved their way
Dirty hands and hearts of gold
Their stories woven
Yet untold
Inej with her silent grace
Kaz the schemer
With a poker face
Nina
The flame that never dies
Matthias
The wolf with haunted eyes
Jesper
With his guns ablaze
Wylan
The boy with secrets he plays
Sonra para kazanmak: Bol bol, avuç avuç, çılgınlar gibi kazanmak. Sonra güzel bir karı almak. Kafaca anlaşacağın ve ruhu ruhuna uygun bir kadın değil! Herkes gördüğü zaman 'Aman! Bakın, falancanın ne enfes karısı var!' desin yeter! Yalnız bu noktada idealistsiniz ve maddi menfaatler ve rahatlar haricinde yegâne manevi zevkiniz budur: Güzel karı alıp herkese parmak ısırtmak. Sonra otomobil, apartman... Daha sonra göbek, poker. Hayatınızı gözümün önüne serilmiş gibi görüyorum, bir şey dediğim de yok, pekâlâ! Demek ki böyle icap ediyormuş, böyle olsun. Fakat bu istikbale hazırlanırken şu yaptığınız işler tarzındaki bir mukaddemeye ne lüzum var? Yarın yaşlanınca eşe dosta: 'Gençliğimizde çok idealisttik ama, hayat insanı değiştiriyor. Şimdi realist olduk. Ah, o ateşli günler!' diyebilmek için mi? Bu gevezelik devrine sırtınızı vererek bundan sonraki hayatınızın kepaze ve boş mahiyetini mazur göstereceğinizi mi ümit ediyorsunuz?"
Ve sordum, Tanrı'nın yukarıda mı, yoksa aşağıda mı olduğunu. Eskiden poker oynardım. Şimdi de, Tanrı'nın aşağıda, kuyunun dibinde olduğuna oynuyorum. Hayatım masada, bir kaç kırmızı oyun fişiyle.
Bana bir gün, samimi bir anında, Fantoma’yı da okumadığını itiraf etmişti. Kafiye zoruyla yazmış. Bütün isteği o mısraya Arsen Lüpen’i yerleştirebilmekmiş. Bu tek gözlüklü, zarif, çapkın ve “Harikulade Maceraları”yla Selim’i büyüleyen kibar hırsızı okurken kendini o kadar kaptırırmış ki bu arada farkına varmadan zeytin ve balla kenar tarafından dört dilim ekmek yermiş. “Otuz Tabutlu Ada”yı biraz içi titreyerek okumuştu. Kitapların sonuna eklenen küçük hikâyeler de dehşet vericiydi. Öldükten yani düelloda öldürüldükten sonra, karenin dördüncü adamı olarak oturtulduğu poker oyununda konuşmaya başlayarak katilin delirmesine sebep olan Yahudi, yaptığı kötülüklerin cezasını, en sevmediği yaratık olan örümcek biçimine girmekle çeken ve hikâyeyi anlatan ortağının yazıhanesinin duvarlarında, artık muhasebe defterine karışamamanın hırsıyla dolaşan dolandırıcı tüccar, bir gemi kazası sonunda bindikleri salda, herkes aç kalınca kurayla kolunu bacağını kestirirken, sevdiği kadının kolları ve bacakları yerine kendininkileri kestiren ve böylece sonradan bu kadınla evlenerek, kütüphanenin üstünde bir büst gibi yaşayan kaptan...
Sayfa 329 - İletişim Sinan Yayınları, Birinci Bölüm
İsrail ve Büyük Satrançta Son Hamleler
Şah / Mat mı?
Satranç en sevdiğim oyun ve yedi yaşından bu yana oynarım. Oyunu bana öğreten babam dışında birçok iddialı ismi yendim. Bazen de kaybettiğim oldu doğal olarak. Fakat genel olarak fena bir oyuncu sayılmam.
Satrançta meşhur açılışlar vardır; İspanyol açılışı, Hint açılışı gibi. Aynı zamanda