Didem Madak 23 Temmuz'u 24'üne birleştiren gece hayata gözlerini yumduğunda 3 kitap bırakmış ardında - bir de 3 yaşında Füsun'u. Annesi gibi genç yaşta ölmüş, 40'lı yılların daha başında. Ve 2011'den itibaren her yıl insanlar tanımaya başlamış Didem'i. Açıkçası şu an Türk edebiyatının en çok okunan bayan şairi diyebiliriz kendisi için. Nilgün
Pollyanna,
Sana göre insan
Profiterol yer gibi yaşamalı
Bir çamur deryasının içinde
Küçük beyaz mutluluk topları yakalamalı.
Bense vücuduma şiirler saplıyorum durmadan
Sen de bilirsin ya Allah
Dayanabileceği kadar acı verirmiş insana.
“Sevgili Pollyanna,
Radyo tiyatrosu dinlenirdi bir zaman içimde,
İçimde dünyanın en eski kedisi
Eski bir sobanın yanında uyuyordu.
Çocuklar bir köşede
Yenidünya çekirdekleriyle beştaş oynardı
Frenk elması da derler
Sarılı kahverengili bir meyve.
Annem işte öyle bir kadındı
Çocuklar gökyüzüne bakar sorardı:
Ay dede orada ne yapıyor anne?
Annem
“Muhabbet kuşumuz öldü.
Arkasında uçuşan tüyleriyle
mavi bir sonbahar bırakarak.
Biliyorsun ölüm,
mavi boş bir kafestir kimi zaman.
Acıyı hangi dile tercüme etsek
şimdi yalan olur Pollyanna?…”
Kocasından yıllarca şiddet gören, üçüncü sayfa haberlerine konu olmamak için bir gece evinden kaçan, parası ve kalacak yeri olmadığından hastane odalarında refakatçilik yaparak kendine yeni bir hayat kurmaya çalışan fazlasıyla tanıdık bir karakter Ülker Abla.
"Ağlayanın bir gülenin bin derdi var" diyor Ülker Abla. Ölümü göze almak
Ah Pollyanna,
İçimde sanki hep aynı şarkıyı çalan bir laterna:
Cancağızım basma perdeme bir çiçek de sen olsaydın
Kaçarken yangın merdivenlerine
Keşke grapon kağıtları assaydın