Ahh Didem Ahh!!
Yazma konusundaki özrümü görmüyorum , şiirlerini okudukça , bağlılık, bağımlılık gibi bir şey işte burada yazmaya zorluyor beni.
‘’Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına
Mark Manson, Amerikalı bir yazar. Daha doğrusu bir blog yazarı. Yazarı böyle nitelemeyi daha uygun buluyorum... Amerika'da 2 milyondan fazla takipçisi varmış ve kişisel gelişim alanında yazdıklarını bir kitapta birleştirerek paylaşmak istemiş.
Öncelikle kitap, hiçbir şeyi kafaya takmamayı öğütlemiyor. Kitabın isminden yola çıkarak böyle bir
YouTube kitap kanalımda Posta Kutusundaki Mızıka kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: ytbe.one/cZco9tl4rBs
Sevgili Dost,
BİM'deki reyonlarda nasıl da cesur duruyorsun öyle.
Maske takan insanların alışveriş telaşı arasında insana nasıl bir kalsiyum güveni veriyorsun öyle.
Bize diğer pastörize sütlerle arandaki terörize duygularını
Kafamda kendi adaletimi yarattım, bana yapılan yanlışlara, yapana kafamdaki adalete göre ceza keseceğim. Kafamdaki adalette bazen 1'in karşılığı 1 değil, 10, anladım ki beni huzura kavuşturacak olan şey belki de o 1'e 10 dengesi çünkü. "tek intikam unutmaktır", "en iyi intikam affetmektir" yok işte efendim "intikam yanlışa yanlışla cevap vermektir" gibi şeyler söylemek, pollyannacılık oynamaktan başka bir şey değil benim nezdimde. (herkes böyle düşünecek diye bir şey yok tabi, dediğimin aksini düşünüyorsanız size yüksek erdemlerinizle mutluluklar.)
Emek istiyor, güçlü bir sinir sistemi istiyor. Yüksek düzeyde plan kurabilen bir insan olmayı gerektiriyor. Kin tutamayan bir insanın hakkıyla yapabileceği iş değil. Hatta en önemlisi, sabır ister. Ama hepsi güncel ben'de mevcut. Benim canımı yakan bir insana ertesi gün gidip karşılık vermeye çalışmak, ilkokuldaki "o bana vurdu ben de onun saçını çekeyim" mantalitesinden farklı değil. Bunu yaparsam, alacağım intikamların değerini küçültmek olur. İntikam alınmasını gerektiren kişi ve olaylar üzerinden, alacağım intikamın büyüklüğünün ağırlığını taşıyabilecek ölçüde zaman geçtikten sonra, tercihen kurbanlarım olacak kişilerin en savunmasız anında (örneğin en mutlu anında) karşılık vermem gerekiyor.
Anladım ki, yaşattıkları şeylerin sonucunu düşünmeyen, benim hissettiklerimi umruna almayan herkesten, ondan aldığım/alacağım intikamdan daha iyi bir öğretmen olmayacak.
Ha bir de; Hayatta iyilik de kötülük de karşılıksız kalmamalı. Ve kimse unutmamalı. Gün gelir, tüm bedeller ödenir. Ben de öderim elbet bir gün bedel.
Her zaman sevinilecek bir şey bulmak... Artık sevinecek bir şey bulmak istemiyorum demek. Geleceğe inanmakla Pollyannacılık arasındaki çizgiyi kesinlikle ayırmak...
Öyle bir yerdeyim ki, yaprak döker her yanımız.
Sene 2020, iki adet 20'nin yan yana gelmesiyle oluşan, yaşımızın bir yıl daha ileri attığını yüzümüze vuran, 25 günde panzehiri olmayan bir zehir gibi dünyamızı saran iki sıfır iki sıfır. Henüz başında olmamıza rağmen sıfırı tükettik. Dünya delirmiş durumda. Nostradamus'un kahin aynasından çıkan
W. Arthur Ward der ki: “Gerçek iyimser problemlerin farkındadır ama çözümleri de bilir, zorlukları görür ama üstesinden gelineceğine de inanır, olumsuzlukları yakalar ama olumlulukları da vurgular, en kötüye açıktır ama en iyiyi de bekler, şikayet etmek için nedeni vardır ama gülümsemeyi seçer.”
İnsanlar eğer pozitif düşünürlerse ve yaratıcı davranırlarsa, olumsuzlukları başarıya dönüştürebilirler
Şimdi soruyorum sizlere; hayatınızı keyifli hale getirmek, dolu dolu yaşamak mı istiyorsunuz yoksa hayatınızı kendinize zehir mi etmek istiyorsunuz? Seçim sizin…
Polyanna’nın hikayesini çoğu kişi bilir sanırım. En kötü zamanlarında bile babasının kendisine öğrettiği mutluluk oyununu oynayan küçük bir kızın hikayesidir.
Pollyannacılık nedir
Polyannacılık, kaybedilen herhangi bir şey için üzülmek yerine elindekilerle yetinme ve mutlu olma davranışıdır. Kötü olayların iyi taraflarını görmeye çalışır.
Spoiler içerir
PollyannaEleanor H. Porter · İnkılap Yayınları · 19819.3k okunma