Çalışmaya,okumaya,hizmete,paylaşmaya,yardımlaşmaya aşık insanlar vardır.
Karanlıktan kurtulup, aydınlığa ulaşmayı ilke edinen.
Bencilikten arınıp, hepimiz kavramını benimseyen.
Cahillikten tükenmek yerine okuyarak yeniden doğmayı hedefleyen.
Mustafa Güzelgöz tabiri caizse 'Eşekli Kütüphaneci' tam da böyle bir insan. Yaşarken kıymeti bilinmemiş kitap sevdalısı bir adam.
Ne demişler; "Bu ülkede hiçbir başarı cezasız kalmaz!" Başarılarla,hizmetlerle dolu yılların sözüm ona 'yukarıdakiler(!)'in bazılarını rahatsız edince ortaya çıkan insanlık harcaması...
Fakir Baykurt, dupduru türkçesi ile gerçek bir yaşam öyküsünü çok güzel anlatmış. Böyle yürekli insanların varlığına inanalım ve okurken 'pollyannacılık' bu demeyelim. Güzel bakıp güzel görmek ümidi ile...
Mutlu olmak için deli gibi uğraşıyorum. Pollyannacılık yapıyorum. Her şeye pozitif bak, nasıl bakarsan öyle görür ve öyle yaşarsın. Olmuyor. Haftalardır beni derinden etkileyebilecek olan olaylar yüzünden yıkılmamak için direniyorum; dalgaya alıyorum, gülüyorum. Kendimle savaşımda galip gelebiliyorken insanlara yeniliyorum. Çocukluk kahramanıyla aynı sofraya oturmaktan kaçacak duruma gelir mi bir insan, yediği yemekten midesi bulanır mı, yüzünü görmeye tahammül edemez hale gelebilir mi? Onun yüzünden insanlığa olan güvenimi bir kez daha kaybettim, oysa tam başarıyordum. İnsanlarla mutlu olmayı başarıyordum. Karşısına geçip "Senden utanıyorum!" diyemiyorum çünkü kocaman bir yalan olan hayatında tüm bunlara kılıf uyduracak biliyorum. Tüm bunları bile bile yüzüne bakabilir miyim? Ben daha iki gün önce yaşadığım olayın acısını yaşarken içimde buna nasıl katlanacağım?