1808 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 18 days
SAVAŞLAR VE BARIŞLAR ÜZERİNE
''Damarlarındaki kanı boşalt, yerine su doldur, işte o zaman savaş olmaz.'' (I. cilt, s. 587) Savaş... savaş... savaş... Nedir bu savaş? Dostoyevski der ya, ''Her insan doğuştan gaddardır,'' diye, bence savaş, gaddarlığın, açgözlülüğün ve hükmetme aşkının dışa vurumudur. Barış ise, aynı savaş gibi, sadece çıkarların kesişmesiyle oluşan, başka
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202221k okunma
1062 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 21 days
ALDATMA VE BİR VAROLUŞ YOLCULUĞU
''Karın varsa derdin var, ama karın olmayan bir kadınla daha büyük derdin var demektir.'' (s. 710) Anna Karenina'nın yazıldığı dört yıl boyunca (1873-1877), Lev Tolstoy, kafasını meşgul eden tüm meseleleri eserine aktarır. Her fırsatta, roman yazarı, kalemini, deneme yazarına bırakır. Hikayenin akışı, yazarın kır ekonomisi, hayatın anlamı,
Anna Karenina
Anna KareninaLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Yayınları · 201939.2k okunma
Reklam
Nefes alsın yeter diyen dayı geldi aklıma :D
Prenses Mariya birden, kendisinin de ummadığı şekilde, “Ah, Tanrım, öyle anlar var ki Kont, kim olursa olsun evlenirim,” dedi.
Sayfa 960Kitabı okudu
Türk olmadığına göre demez diye düşünüyorum Piyer dostum.
İnanıyorum; ya bir de, olur ya, Prenses Mariya ona açar da, o da gülümseyerek, ‘Ne garip şey! Herhalde aldanmış olsa gerek. Bilmiyor mu ki o bir insan, basbayağı bir insan ama ben? Ben büsbütün başka, üstün bir varlığım,’ diye yanıt verirse?”
Sayfa 1661
Prenses Mariya
Oymalı cam fener karmaşık, kaba görünür, ama içinde ışık yandığı zaman hayranlık uyandırır; işte Prenses Mariya’nın yüzü de öyle birden değişivermişti. Şimdiye kadar yaşadığı bütün o temiz, manevi hayatı ilk kez dışarı yansıyordu. Onun bütün derin ruhsal yaşamı, ıstırapları, iyiliğe eğilimi, sabrı, sevgisi, fedakârlığı, bütün bunlar şimdi bu ışıklı gözlerde, ince gülümsemede, onun zarif yüzünün her çizgisinde ışıldıyordu.
Sayfa 1207 - Can Yayınları
Tanrının yeryüzüne inip öğütlediği ve Prenses Mariya'nın bana ögretmek isteyip de benim anlamadığım sevgi; işte bana hayattan ayrılırken acı veren şey bu sevgiyi anlamamış olmamdır, ölmeseydim bana kalabilecek biricik şey de bu sevgi olurdu. Ama artık çok geç, bunu biliyorum.
Reklam
Düşünün...Sonra da bu bilgiyi ne yaparsanız yapın :)
Bizans'tan Moğol Hakanı Hülâgü'ye gelin olarak yollanan Prenses Mariya Palaeologina'yı düşünün. Sizin yaşadığınız bu şehirden, Konstantinopolis'ten ta İran'a Hülâgü'yle evlenmeye yollanmış, daha oraya varmadan Hülâgü ölünce, yerine tahta geçen oğlu Abaka ile evlenmiş, İran'daki Moğol sarayında on beş yıl yaşamış, kocası öldürülünce sizin de üstünde huzurla uyumak istediğiniz bu tepelere geri dönmüştü.
Prenses Mariya°
Bütün acılarını ancak yalnızlık sayesinde unutabiliyordu.
Sayfa 198Kitabı okudu
Böyle bir anda, yüreğinde acı varken insanların arasında zengin , fakir diye bir ayrımın yapılabilmesi ve zenginlerin fakirlere yardım etmekten kaçınmalarının mümkün olması, Prenses Mariya'ya tuhaf görünüyordu.
Sayfa 185 - 2. Cilt
Savaş VE barış.
Eser, yazar, karısı, profesyonel dü­zeltmenler tarafından defalarca kez yeniden okunmuş olması­na rağmen, hatalarla doludur. Prenses Mariya'nın erkek karde­şi Andrey'e savaşa giderken verdiği küçük kutsal ikon gümüş­ken, Fransız askerlerinin, onu Austerlitz'de yaralı buldukların­ da boynundan söküp aldıkları küçük ikon altındır. Nataşa Ros­tova, 1805 Ağustos'unda on üç, 1806'da on beş, 1809'da on al­tı yaşındadır. Parasını Aralık ayı sonunda kumarda kaybetmiş olan Nikolay Rostov, Moskova'yı Kasım ayının ortasında terk eder. İkincil kişilerin isimleri bir bölümden bir diğerine deği­şir. Piyer Bezuhov, 1811 Şubat'ında 1812'nin kuyrukkluyıldızı­nı görür... Ama bu hataların pek çok okurun gözünden kaçma­sı, Lev Tolstoy'un hikayeciliğinin ne derece sürükleyici oldu­ğunun da kanıtıdır.
Sayfa 435 - İletişim Yayınları.
Reklam
Sonra, yedi yüzyıl önce Bizans'tan Moğol Hakanı Hülagü'ye gelin olarak yollanan Prenses Mariya Palaeologina'yı düşünün. Sizin yaşadığınız bu şehirden,Konstantinopolis'ten de İran'a Hülagü'yle evlenmeye yollanmış, daha oraya varmadan Hülagü ölünce,yerine tahta geçen oğlu Abaka ile evlenmiş, İran'daki Moğol sarayında on beş yıl yaşamış,kocası öldürülünce sizin de üstünde huzurla uyumak istediğiniz bu tepelere geri dönmüştü. Prenses Mariya'yı içinizde iyice hissedene kadar onun yola çıkışındaki hüznünü düşünün,geri dönüşündeki, dönüşte yaptırıp içine kapandığı Haliç kıyısındaki kilisede geçen günlerini düşünün.
Sayfa 227Kitabı okudu
Ressamın photoshopçulukla imtihanı...
Mısırlı Prenses Fahire Hanımefendi'yle Kontes Mariya Bolkinova... Prensesin burnu biraz küçülecek... Rus kontesin Tatar gözleri de hir parça irileştirilecek...
Sayfa 257Kitabı okudu
Hemcimsimizi sevmek, hemcinsimize acımak, bizi sevenlere olduğu kadar bizi sevmeyenlere, bizden nefret edenlere de acımak; evet, Prenses Mariya'nın bana anlatabilmek için çırpındığı, ama benim bir türlü anlayamadığım, Tanrı'nın yeryüzüne indirdiği sevgi evet, hayatı bana birdenbire o kadar sevdiren şey bu duyguydu işte ve eğer yaşayabilseydim, hayatta bana kalacak biricik şey de bu olacaktı. Ama artık çok geç. Biliyorum!
Sayfa 351 - Yordam Edebiyat Cilt 3
Prens çoğu zaman ellerini arkasına kavuşturup kaşlarını çatarak ya da gözünün önüne gelen karmakarışık hayallere gülümseyerek odasında dolaşıyor. Onun bu durumunu gören kız kardeşi Prenses Mariya Bolkonskaya, zihinleri hep dolu olan kimselerin katı yürekli olduklarını söylüyordu.
Sayfa 140 - Dionis YayınlarıKitabı okudu
Can çekişen bir hayvan görünce dehşete düşer insan: Sanki kendisinden bir şey (kendi aslı) gözlerinin önünde yok olmakta, sona ermektedir. Ama bir insansa, can çekişen, sevilen bir insansa, yok olan hayat karşısında dehşetten başka bir acı, bir yürek yarası da hisseder ki, bu yara bir beden yarası gibi bazen öldürür, bazen kapanır ama sızlar hep, irkiltici dış temaslardan sakınır. Prens Andrey'in ölümünden sonra Nataşa ile Prenses Mariya bunu aynı derecede hissetmişlerdi.
70 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.