Türk halkının çoğunluğunu ihtiva eden kesimin; hiçbir sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklılık arz etmeksizin, ciddiye alınır bir yanı olmadığını düşünmekteyim. 1946 genel seçimlerinden beri bu ülkeyi halk çoğunluğunun seçtiği başbakanların kurduğu hükümetler ve onların atadığı bürokratlar yönet(em)iyor. Esas problemimiz, halkımızın ciddiyetsizliği ve ülke yönetimine olan lâkaydîyetidir. Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet gibi iyi niyetli şeylerin ilan edilmesinden sonra Türkiye'de esasen ciddiyet ilan edilmesinin unutulmuş olduğunu görüyoruz. Bu dünyayı, yaşadığı çevreyi, aynı vatanı paylaştıkları insanları, komşularını, çocuklarını ve eşlerini ciddiye almayan bir toplum ileriye gidemez. Bu dünyanın geçici olduğu, dolayısıyla burada neler olup bittiğini çok önemsiz olduğunu varsayan bu yaygın görüş, gün geçtikçe Türkiye ve benzeri ülkeleri geriye götürmektedir. Yakında tüm bu ülkelerin ayağından donunu alacaklar, o zaman da bu eleştirdiğimiz görüşte olanlar ne diyecekler, büyük bir merak içerisindeyim, oynat bakalım.