Bütün ülkelerin burjuva sınıflarının şovenizmine ve yurtseverliğine karşı, yaşasın işçilerin enternasyonal kardeşliği!
Yaşasın oportünizmden uzak proleter Enternasyonal!
Sayfa 79 - Savaş ve Rusya Sosyal-DemokrasisiKitabı okudu
Ben ki, herhangi bir proleter şairiyim,
Marksisto - Leninist şuur
30 kilo kemik,
7 litre kan,
bir iki kilometre kadar,
damar,
adale, et, sinir ve deriyim;
...
Bir oğlum olacak adı Temmuz.
Uykusuz
Korkusuz.
Beter mi beter.
Ben beynimi satarak yaşıyorum
O benden proleter
Bir oğlum olacak adı temmuz
Karataş'ın göbeğinde aşk
Karataş'ın göbeğinde barış
Karataş çatladı çatlayacak
Bende bitmeyen kavga
Onda yeniden başlayacak.
Hasan Hüseyin Korkmazgil
sabırlı sevgilim benim
bu hüznü senin için biriktiriyorum
sana gelicem beklemelerin bu acılı durağından
bu giz bu karanlık biticek
güneşin çıkmasını bekliyorum
“hep kurşunlamışlar yalnızlığı çoklar sokağında
herkesler var olmuş
bir sen ben ölmüşüm
ölmüşlük ne ki yaşanmamış mutluluklarda
ölmüştük ne ki tutkusuz yaşamlarda”
5 Mayıs 1973 yılında Ankara/Kızılay’da henüz 25’inde gencecik bir fidan düşer yere, kimsesizdir, bir başına. Çoklar sokağında bir yalnızdır, ölümünü bekler öylece. Yeğeni şöyle der
### Martin Edeni Uçuruma Sürükleyen Yol
Martin başta cahil ve serseri bir kişidir. Martinin amacı iyi bir yazar olmak, yazdıklarını insanlara ulaştırmak, hayranlık duyduğu burjuva sınıfına girebilmek ve sevdiği kız Ruth’a kavuşmaktır. Martin bunun için çok çalışmıştır ve sonunda istediği her şeye ulaşmıştır. Sonunda çok iyi bir yazar olmuş,
Friedrich Engels den bu kitabı okuyarak bir iki birşeyler kapayım olayın özüne ineyim istedim. Fakat Can yayınlarından okuduğum kitap beni baya yordu. Bu kitaba verdiğim 8 puan basıma değil aslında sadece
Komünist Manifesto 'ya. Yoksa tek başına basıma puanım 4-5 ancak olurdu.
Kitabın başında Karl Marx ve Friedrich Engels' in kısa
Bu aralar okuyasım yok. Bu aralar dediğim, çarşambadan beri. Aslında yeni öykücülerdi gözüme kestirdiklerim, yerlilerden, okur, anasını ağlatır, en az 10 öykü kitabı bitiririm niyetindeydim. Olmadı.
Bodrum'daydık. Senesini unuttum. Keçiboynuzu alırım niyetine köylülerin kurduğu pazara gitmiştim. Zelo, kızım, daha 5 yaşında bile yoktu. Terlemiş
8 MART NEDİR, NE DEĞİLDİR?
8 Mart, feminist bir hareket olarak değil, proleter kadınların hareketi olarak doğmuştur; hareketin kahramanları bu biçimde ifade etmeseler de sınıfsal olduğu kadar, feminist bir karaktere de sahiptir.
8 Mart, feminist hareket bakımından olduğu gibi sınıf mücadelesinde de bir milattır; bir bakıma kadın işçilerin 1 Mayıs’ıdır.
8 Mart, tarih sahnesine çıkışı itibariyle burjuva karaktere sahip olan feminist hareketin, işçi kadınların mücadelesiyle ortaklık kurması bakımından tarihi bir öneme sahiptir.
8 Mart vesileyle bir kez daha vurgulamak gerekirse: Feminizmin maksadı, ataerkinin olmadığı bir toplumdur. Politik karşılığı ise kadınların erkeklerle hak ve imkân eşitliğine sahip olması ve erkek egemen kültürün bütün sonuçlarıyla gündelik hayattan dışlanmasıdır.
Onun, antikapitalist devrim ya da “insanlığı özgürleştirmek” gibi bir misyonu yoktur; olması da gerekmiyor; buradan hareketle tenkit edilmesi, rakip ya da “sınıf hareketini bölen” bir hareket olarak mütalaa edilmesi yanlıştır.
Feminizmin eleştirisi, yine kadın mücadelesi zemininde yapılmış, bunun neticesinde de anarko feminizm, sosyalist feminizm benzeri toplumsal kurtuluşçu feminist akımlar (feminizme rakip olarak değil) tarih sahnesine çıkmıştır.
Yaşasın 8 Mart ve Kadınların Eşitlik Mücadelesi!
Nin E.
Marksizm’in ne olduğu sorulduğunda, muhtemelen “Marx’ın öğretileri” cevabı gelecektir. Marx’ın öğretilerinin ne olduğu ise “komünizm” denecektir. Komünizm nedir sorusu ise “eşitlikçi bir düzen” cevabıyla taçlandırılacaktır. Ancak bunlar yeterli cevaplar olmaya yakın değil. Marx’ın kapitalizm hakkındaki incelemeleri, çözümü ve felsefi düşünceleri
Tavsiye eder miyim ,etmez miyim ??
İki gün öncesine kadar kessinlikle herkese tavsiye ederdim daha doğrusu okuyuculardan birinin kitapla ilgili yazdığı şu yorumu okuyana kadar:
"Ruth sana yazıklar olsun! halbuki Martin senin için ölümü dahi göze almıştı..."
"Sana da yazıklar olsun ey okur... Yazıklar olsun, nasıl hiç ettin kitabı
Devlet mi? Devletin amacı mülkiyet haklarına muhafızlık etmek, statükonun ve modern sahteciliğin sürekliliğini sağlamaktı. Evlilik mi? Evlilik ve fuhuş bir madalyonun iki yüzü, yırtıcı insanın cinsel hazzı sömürme biçimiydi. Aralarında sadece sınıf farkı vardı. Parası olan bir kadın kendi şartlarını kabul ettirebilirdi: Eşitlik, evlilik sözleşmesi, çocuklarının meşruiyeti, yani mülkiyet hakları. Parası yoksa, proleter sınıftansa, var olabilmek için kendini satardı. Bir de Şeytan'ın ölümcül silahı olan Din konusu vardı. Devlet maaşlı kölenin bedenine zulmederken, Din zihnini ele geçirir ve gelişim ırmağını kaynağından zehirlerdi. İşçi sınıfı gelecek umudunu korumaya çalışırken, bir yandan cepleri boşaltılırdı; tutumlu olmayı, tevazuyu, itaati kısacası kapitalizmin bütün sözde erdemlerini öğrenerek büyümelerini sağlardı.