Tevfik Fikret bir zamanlar, vatanın kayalarına bağlı bir "Promethe" gibi bir şey olmuştu!
Kavgacıdır Promethe. Müesses düzene karşı kavgadır. Promethe ile şeytan ihtilâlin iki vechesidir. 16. yüzyıldan itibaren Avrupa medeniyeti Prometheen'dir. Bakışlarını toprağa çevirmiştir ve insan emeği dışında hiçbir değere inanmaz.
Reklam
2. Cengâver sosyo kültür tipi.(ne göre) Dünya her gün bir parça daha mükemmelleşmesi gereken bir oyuncağıdır insanın. İnsan tabiatın bütün düşman unsurlarını dize getirmelidir. Tanrı bütün vazifelerini insana devrederek ölmüştür. En eski temsilcisi Promethe'dir. Bütün Tanrılar'a düşman olan Promethe, Tanrılar'ın despotizmine savaş açan yarı-Tanrı. Gökten ateşi çaldığı için Kaf dağına zincirlenen yapıcı insan, homo faber'dir.
Adnan Şener’in anılarından
Almanların o dönem Türk öğrencilere davranışları da çok iyiydi. Soruyorlardı: “Kaç hanımın var?” diye. Hala daha saray hayatı yaşadığımızı zannediyorlardı.
Kâmile Şevki Mutlu
“Yabancı bir ülkenin bir ilim müessesesinde geceyarılarına kadar çalışmak için hiçbir maddi baskı altında bulunmuyordum. Çalışma gücüm, sadece Atatürk Türkiyesi’nde Türk kadınının kudretini ispat etmek azminden doğuyordu.”
İhsan Ketin
İhsan Ketin, Avrupa’ya burslu öğrenci olarak gönderildiği yıllarda, eğitiminin ardından Kuzey Anadolu Fayı’nın varlığını ortaya koyan ilk bilim adamı olacağını ve bu durumun, bugün depremle yatıp kalkan Türk halkının günlük hayatını bu kadar derinden etkileyeceğini tahmin edebilir miydi acaba?
Reklam
Osman Cevdet Çubukçu
I.Dünya Savaşı’nda Osman Cevdet ve arkadaşları, Çanakkale Cephesi’nde tabip muavini olarak görevlendirildiler. Osman Cevdet, 1928 yılında bir Türk hekimi tarafından yazılmış ilk fizik tedavi kitabını yayımladı. 1938’de Atatürk’ün hastalığı sırasında Dolmabahçe’ye çağrılarak, kendisine fizik tedavi ve masaj uyguladı.
Remziye Hisar
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın kimyacısı olan Remziye Hisar, aynı zamanda dünyaca ünlü fizikçi Feza Gürsey ve Milletlerarası Psikoloji Cemiyeti’nin tek Türk üyesi psikiyatrist Deha Hanım’ın annesidir.
“Nemezis, nemezis , alnı bir mezar taşı kadar soğuk, bakışı bir cellat satırından daha korkunç ilahe! Neyimi kıskandın benim? Elbette ki Promethe seni çilgina döndürecekti. Dara'nın azametine, Karun'un debdebesine, Iskender in yiğitliğine kızmakta haklydin. Homeros, Milton, Beethoven hışmına ugramaya layıktilar. Ey yıldırımlar gibi ulu çınarlara musallat tanrıça, ben ne erguvanlar içinde doğan bir Bizans prensiydim, ne gururuyla tanrıları kışkırtan bir Titan. Ama mademki yalnız uluları, yalnız mutluları damgalayan parmakların bana kadar uzandı, mademki beni de hışmına layık gördün, seni utandırmayacağım. Ya ölüm şarkılarımı boğacak, yahut elimden aldığın dünyadan çok daha muhte em bir kâinat yaratacağim. Sana meydan okuyorum, Nemezis, senden korkmuyorum, ey çılgin bakire"
Sayfa 74 - Kültür bakanlığı yayınları/1391 Türk büyükleri dizisi/144 1992Kitabı okudu
Adem'in Ya Da Tüm İnsanlığın Öyküsü
Yunan uygarlığı, daha temelinde, tanrılarla çatışan, bilgisini onlardan çalan ve onlara rağmen bir insan haline gelen Promethe mitiyle başlatmıştır tarih anlayışını.
Reklam
(Akıl) Modern insanın bütün varlık âlemi; yani tabiat karşısındaki tek imkânı, tek kılavuzu ya da tek yol göstericisidir. Bu dönemden itibaren insan kendine ışık tutacak hakikati artık kutsal kitapta aramadığından doğru ve yanlışa ilişkin nihai karanın merkezinde artık akıl yer almış olur. Bu durumda insan da, hakikatin kaynağına geçip yerleşir. Oysa daha önce burada kutsal kitap yer almaktaydı. Akıl ile modernite arasındaki ilişki, insanın bir özne olarak kendi kaderini kendi eline alması, kaderinin yapıcısı olarak gündeme gelmesini ifade eder. Bu yüzden modern insan huzursuz bir Promethe'yi çağrıştırır. Bu hem fiziki dünyada içkin olan hakikati bir bedel ödeyerek elde edecek, hem de kendi kaderini tanrıdan kendi avuçlarının içine alacaktır. Bu modern Promethe insanın bütün dünyayı kendi muhayyilesinde yeniden kurma arzusunun mesiyanik boyutunu anlamamıza yardım eder.
Sayfa 125Kitabı okudu
çözülemeyen promethe
Başı dertte olmayana kolay gelir Dertliye akıl öğretmek, yanıldın demek Ama ben biliyordum başıma gelecek olanı. Bile bile, isteye isteye suç işledim Buna karşı söyleyecek bir sözüm yok. İnsanlar uğruna belaya soktum başımı. Ama düşünemezdim böylesi işkenceler içinde Çürüyüp gideceğimi kayalar başında, Bu ıssız, bu sarp yerde tek başıma
Müslüman “aydın” “manevi” olarak tanımladığı alanda mün, kün olan en güzel ahlâki davranışları sergilerken, “maddi” alandı ise bir ahlâkilikten çok modern/bilimsel bilginin yasalarının söz konusu ve geçerli olduğunu varsayar. Dikkat çeken nokta maddi alan ilişkin tüm faaliyetlerde -fiziki (görünür) dünya ile ilişkili olduğundan- ahlâk olgusunun bu alan için, söz konusu edilmediği, bunun yerine sahip olunan bilimsel bilginin “öngörüleri/yasaları”nın geçerli olması gerektiği kabulüdür. Buna rağmen bütün varlık âleminin bir canlı olarak Allah'ı tesbih ettiğini söylemesi gözden kaçan bir çelişki olur. Bu “iki-alan” ayırımını başarılı şekilde “kurmuş” olan aydınların -özellikle mühendislerin- zihinsel açıdan rahat ve rollerinde/mes leklerinde “başarılı” oldukları görülür. Dolayısı ile bu Müslüman'n modernite tarafından bölünmüş dünyasında belirleyiciliğin “akıl” tarafından yapıldığı İslamcı kimlik ise çoğu zaman bunu gizleyen bir olgu olarak var olmuştur. Hayat alanının -dinin/Siyasetin- parçalanma süreçleri “kemale” ulaştıkça, Müslümanlar da -kanaatimize göre- bireyleşme süreçlerini olgunlaştırmış olacaklardır. Bu ise -görünen o ki- Promethe'nin bu kez Müslüman kılığında geri dönüşünden başka bir şey olmayacaktır.
Sayfa 196Kitabı okudu
Modern kimliğin uygun gördüğü insan için “yeryüzündeki hayatı mükemmel hale getirmek” bilgi ve insanın çabaları ile mümkün olabileceğine duyulan inancı belirleyici özellik taşır. Aynı zamanda bu faaliyette bulunan insanın da mükemmelleşeceği ön kabulünü taşımaktadır. Diğer yandan bu kimlikle beraber bir kararsızlık, yalnızlık, çekingenlik hali ortaya çıkarak ona arkadaş olacaktır. Dinin ona biçtiği, sınırlandırdığı, tanımladığı limitlerinin (hududullah)| yeni kimlikle anlamsızlaşması sebebi ile şimdi gücüne ilişkin limitleri yeniden belirleme ve tanımlama durumundaki bu kimlik, Peter Berger'in tanımı ile tedirgin bir Promethe'ye benzemektedir. “Emanetin” reddi sayılabilecek bu “metamorfoz” moder kimliğin insanını birçoğundan biri haline getirir. Limitlerini kaybetmiş bu varlığın ne kendisine ne de dışındaki varlık dünyasına ne yapacağını kestirmek mümkün değildir. Bütün değerleri dini, siyaseti, sanatı, aileyi, işi, kârı, zararı, tarihi, gerçeği, mahrem olanı hatta zekâyı bile yeniden tanımlayıp, mevcut hayatta kendisinin gerektirdiği gerçekliğe böylece uygun hale dönüştürmüş olur.
85 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.