14 Mart Tıp Bayramı Kutlu olsun 🙏🌼
..
TÜRKİYE’DE TIP BAYRAMI NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Tıp Bayramı, 14 Mart 1827’de, II. Mahmut döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı’daki Tulumbacıbaşı Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir. Okulun kuruluş günü olan 14 Mart, “Tıp Bayramı” olarak kutlanmaktadır.
İlk kutlama, 1919 yılının 14 Mart’ında işgal altındaki İstanbul’da gerçekleşmiştir. O gün, tıbbiye 3. sınıf öğrencisi Hikmet Boran’ın önderliğinde, tıp okulu öğrencileri işgali protesto için toplanmış ve onlara devrin ünlü doktorları da destek vermişti. Böylece tıp bayramı, tıp mesleği mensuplarının yurt savunma hareketi olarak başlamıştır.
1929-1937 yılları arasında 12 Mayıs günü Tıp Bayramı olarak kutlandı. Bu tarih, Bursa’daki Yıldırım Darüşşifası’nda ilk Türkçe tıp derslerinin başladığı tarih olarak kabul edildiği için Tıp Bayramı yapıldı. Ancak zamanla bu uygulamadan vazgeçildi ve yeniden 14 Mart Tıp Bayramı oldu.
Dünyada benzer kutlamalar, farklı tarihlerde yapılmaktadır. Örneğin ABD’de ameliyatlarda genel anestezinin ilk defa kullanıldığı 30 Mart 1842 tarihinin yıldönümü; Hindistan’da ünlü doktor Bidhan Chandra Roy’un doğum (ve aynı zamanda ölüm) yıldönümü olan 1 Temmuz günü “Doktorlar Günü” olarak kutlanır.
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Kitabın dili oldukça yalın ve anlaşılırdı. Kitabın konusu ve ismine baktığımızda salt bir sistem, düzen eleştirisi yapacak diye düşünüyoruz. Gerçekten de öyle yapıyor. Eleştirileri genelde Almanya üzerine ve Alman anayasası, televizyonları, gazeteleri, eğitim sistemleri üzerine yapmış. Tabii bu demek değildir ki biz
1) Arnolfini’nin Evlenmesi.
Jan Van Eyck ArnolfiniJan Van Eyck – 1389-1441 – HOLLANDA
Sanatçının bu resmi tarihi açıdan da bir ilk olma özelliğine sahip. Bu tablo, evlenme anının resmedilmesi nedeniyle, bir nevi ‘evlilik cüzdanı’ niteliğinde. Eseri bu kadar önemli kılan detay ise ayna. Duvardaki ayna, müthiş bir akis tekniğiyle anı
Kadınların şiddetle topa tuttuğu, erkeklerin burun kıvırdığı bu kitabı kim okusun ?
Ya da
"Hangi hasta mantıkla erkek kendini "üstün" olarak hayal etmeyi sürdürebilir ki?"
Erkeklerin kendilerini ayrıcalıklı veya üstün gördüğü toplumlarda keşfedilmeyen ya da görmezlikten gelinen şöyle bir gerçek var ki erkekler sürekli
Hacimli ve teferruatlı bir inceleme yazacağım. Kitap bunu hak edeli çok oldu. 9/10 notunu gözüm kapalı verdim. Bir puanı da Orhan Pamuk için sarf ettiği cümlelerin cüretkârlığıyla eksilttim. Pamuk evin içerisinde bizimdir, o kadar da yedirtmeyiz yani :)
Zheijang'ta doğan ve gençken yazarlığa soyunan Yu Hua'nın sarsıcı romanı Yaşamak, yanlışı
Afyon Ağır Ceza Hâkimliğine,
Gizli cemiyet kurmak ve devletin emniyetini bozmak suçuyla müttehem bulunmaktayım. Aşağıda arz edeceğim vecihle böyle bir suçu işlemediğime kat’î kanaatiniz geleceği için bu ittihamı daha şimdiden reddediyorum. Evet, Risale-i Nur talebesi olduğumu memnuniyetle ve ilan edercesine söyleyebilirim. İnkâr etmek, Risale-i
“Ben onu mektuplarından yakından biliyorum; şiir aşık’tı, Jîla da maşuk’tu.”
“Toprak özgürlüğü, kadın özgürlüğü, sözün özgürlüğü için, aşk neredeyse o da oradaydı.“
Böyle söyler(
Şêrko Bêkes ) Jîla Huseynî’nin ölümünden sonra yayınlanan kitabı Mirina Rojê’nin önsözünde.
İran şiirinin “hüzünlü küçük perisi” Furuğ Ferruhzad ile aynı yolu ve aynı
Zavallı kitap tutkunları, sık sık acılara katlanırlar. Aradıkları kitaplar ellerinden kayıverir, kuş gibi havalarda kanat çırpar, satış fiyatlarıyla yükseklere havalanır. Fakat özenilen inci, uzun araştırmalardan sonra elde edilir yine de.
~~~İnsan bilse mutsuzluğunu, anlardı ne kadar talihsiz olduğunu~~~
"Erewhon" kendi yazıldığı dönem üzerine yorumlarda bulunarak geleceğin olaylarına yönelik kehanetleri dile getiren bir yapıt ki bence yaşanan durumlar ve yazarın yaşadığı dönem düşünülürse bazı vurgu ve bölümlerde dehasına hayran kaldım kurduğu bağlantılarla bazı
İzmir'in işgali sırasında kocası ve oğlu Yunanlılar tarafından öldürülen Ayşe, bir İtalyan ailenin yanına sığınır; sonra da onların yardımıyla İstanbul'a akrabalarından olan Peyami'nin annesi’nin evine gelir. Hariciye kaleminde memur olan Peyami de bu evde kalmaktadır. Bir müddet sonra Gedikpaşa da başka bir eve, kendi evine