Şuan okuduğum "Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde" adlı kitabında Proust'un oluşturduğu hayali bir yazar karakter var ki bu karakter başrol karakterin yani anlatıcının idolü, en sevdiği ve kendisini bulduğu yazar aynı zamanda. İsmi Bergotte. Uzun müddet sevdiği bu yazar ile Swanların evinde tanışma fırsatı bulan anlatıcı şu şekilde ifade ediyor bu faslı:
"Bergotte'ye bütün hissettiklerimi, kendimi şaşırtan bir serbestlik ile anlatmıştım. Bu serbestliğimin sebebi yıllar boyunca, saatlerce süren yalnızlıkların ve okumaların sırasında, Bergotte benim için kendimin en iyi yanıyken, kendisiyle samimi, açık ve güvenli olma alışkanlığını edinmiş olduğumdan, ilk kez konuştuğum bir insanın karışısındaymışım gibi çekinmeyişimdi." Diyor.
Hulâsa merak ediyorum Necip Fazıl Kısakürek ile, Üstad ile tanışma fırsatım olsa nasıl hissederdim diye.