İnsan dahilinde aklın peydah olmasıyla onu her zaman yeni kararlar almaya can attıran dikotomi yarandı.Akıla, insani dünyanın (insanın kendini rahat his ettiği ve çevresinde olanlara aynıyla yanaştığı dünya) gelişim nedenine iç dinamizm hastır.Her yeni elde edilen aşama insanı yine de tatmin etmiyor ve yeni sonuçlar elde etmeye sevk ediyor.İnsanda doğuştan "terakkiye gayret" yoktur, gittiği bu yolda onu kendi mevcudiyetinden olan zıddiyet yöneltir.O (insan) cennetten kovularak doğayla vahdetini yitirdi ve ömürlük garip oldu.Odysseia, Edip, Avraam, Faust gibi, o (insan) ileri gitmeye ve kendi idraki alanında boşluğu doldurarak her zaman (kendini) derk etmeye mecburdur.İnsan kendine, kendini ve varlığının manasını izah etmelidir.İnsan, "mutlaklık", kendini doğayla, diğer insanlarla, kendi kendisinden ayıran laneti aradan kaldıra bilecek hemin harmoni [uyum, düzen] isteğiyle ıstırap çekiyor.
"Bu çeşitli hedefler ve onlara ulaşma yolları, işin özüne bakılacak olursa birbirinden çok değişik düşünce sistemleri değildir. Bunlar varlığını sürdürmenin değişik yollarıdır. İnsanın varlığının bütünlüğüyle, yaşamın sorduğu soruya verdiği değişik yanıtlardır. Aslında dinler tarihini oluşturan çeşitli dinsel sistemlerin vermiş olduklarıyla aynı yanıtlardır. İlkel yamyamlıktan Zen Budizm'e kadar insanlık varoluş sorununa ancak birkaç yanıt verebilmiştir. Çok defa böyle yaptığını bilmese de her insan kendi yaşamında bu yanıtlardan bir tanesini seçiyor. Bizim Batılı kültürümüzde herkes Hıristiyan ya da Musevi dinlerinin ya da aydın Tanrı tanımazlığın yanıtını verdiğini sanıyor. Oysa eğer herkesin kafasındaki düşünceleri röntgen ışınından geçirme olanağı olsa ne kadar çok yamyamlık yanlısı, toteme tapan, çeşit çeşit putlara tapanlar olduğunu, pek az sayıda da Hıristiyan, Musevi, Budist ve Taocu olduğunu görüp şaşacağız. Din insanın var oluş sorununa verdiği biçimsel ve özenle ayrıntılandırılmış bir yanıttır. Bunun için de bilinçli olarak törenlerde başka kimselerle paylaşılabilir. En ilkel dinler bile başka kimselerle birlik olmanın verdiği güven ve akla yatkın olma duygusu yaratır. Gerileme isteği toplumla paylaşılmadığı, toplumun bilinciyle ve istekleriyle ters düştüğü zaman, bu isteği kişisel gizli bir din, bir nevroz sayabiliriz."
Reklam
Güzel şeyler yarattık ama kendimizi bu görkemli çabaya değecek varlıklar olarak anlamlandırmayı başaramadık.
Sayfa 11 - Say yayınevi (e-book)
“Asıl mesele inananlar ve inanmayanlar arasındaki fark değil, umursayanlar ve umursamayanlar arasındaki farktır”.
Say
Bilmezlikten geliyoruz...
En az onlar kadar biz de çaresiziz. Yanıtı bilmiyoruz çünkü soru sormayı bile unuttuk. Hayatlarımız sağlam bir temele dayanıyormuş gibi yapıyoruz ve bizi asla terk etmeyen huzursuzluğun, kaygının, karmaşanın üzerimizdeki gölgesini bilmezlikten geliyoruz.
Say yay. (meraklı çocuklardan bahsediyor)
Hiç kuşkusuz insan bağımlıdır.
"Hiç kuşkusuz insan bağımlıdır: ölümün, yaşlanmanın, hastalığın etkisi altındadır; doğayı denetim altına alıp tümüyle kendi işine yarar hale getirse bile o ve onun dünyası evrende minicik lekelerdir."
Sayfa 56 - Say Yayınları (2015), Çeviri: Elif ErtenKitabı okudu
Reklam
Sevgi
"İnsan eğer sevgisizse tüm yeteneğine, zenginliğine ve zekasına karşın içi boş bir kabuktur."
Sayfa 76 - Say Yayınları, 2015, Çeviri: Elif ErtenKitabı okudu
Usavurmalar
"Bir insan adalet duygusuyla hareket ettiğine inanabilir, oysa onu harekete geçiren şey insafsızlık olabilir. Bir insan sevgiyle hareket ettiğine inanabilir, oysa onu mazoşist bir bağımlılığa duyduğu özlem harekete geçirmiş olabilir. Bir insan görevin klavuzu olduğuna inanabilir, oysa onun asıl güdüsü gösteriştir."
Sayfa 76 - Say Yayınları, 2015, Çeviri: Elif ErtenKitabı okudu
Putperest
"Sözcükler putlaşabilir, makinalar putlaşabilir; liderler, devlet, yetke ve siyasal gruplar da bu işi görebilir. Bilim ve bir komşunun düşünceleri de putlaşabilir ve Tanrı zaten pek çokları için putlaşmıştır."
Sayfa 110 - Say Yayınları, 2015, Çeviri: Elif ErtenKitabı okudu
Hem de ne bölünme!
“Aklın belirişi insanın içinde kendini yeni çözümler için bitmez tükenmez bir biçimde çabalamaya zorlayan bir ikiye bölünme yarattı.
Say yayınevi-ebook
Reklam
Budizm’in daha sonra ortaya çıkmış bir mezhebi olan Zen-Budizm, daha da köktenci bir otorite karşıtlığı sergiler. Zen inancına göre, kendimizden kaynaklanmayan hiçbir bilgi değer taşımaz; hiçbir otorite, hiçbir öğretmen, içimizde kuşkular uyandırmaktan başka bir şey öğretmez bize; sözler ve düşünce sistemleri, kolayca, tapındığımız
Toplumsal uyum? Ruhsal barış?
Görüyoruz ki neyin hastalık neyin tedavi olduğuna karar vermek pek de kolay değildir. Çözüm, kişinin psikanalizin amacı olarak neyi gördüğüne bağlıdır.
Say-ekitap
İnsan eğer sevgisizse, Tüm yeteneğine, Zenginliğine ve zekasına karşın İçi boş bir kabuktur.
Sayfa 76
tanrıyla insan arasındaki yeni ilişki, İbrahim’in Sodom, ve Gomora’yla ilgili dilediğinde açıkça ortaya çıkar. Tanrı günahkârlıklarından dolayı bu kentleri yok etmeyi düşündüğü zaman, İbrahim, kendi ilkelerini çiğnediği için Tanrı yı eleştirir. «Bu şekilde davranmak, günahkârın yanı sıra günahsızı da katletmek, sana yaraşmayan bir şeydir; günahsızla günahkârı aynı kefeye koymak sana yaraşmaz. Bütün yeryüzünün Hakim’i doğruyu işlemeyecek mi?
... Öznellik ve nesnellik kavramlarının ne denli esnek ve göreli olduğu açıktır. Buna rağmen Jung, bu iki varoluş biçimini birbirinden ayırmaya çalışır. Ona göre nesnel olan bir şey, öznel olan bir diğerinden daha doğru ve daha geçerlidir. Nesnel ile öznel arasındaki ayrımın temeli, bir düşüncenin yalnızca bir kişiye ait olması ya da bir toplulukça paylaşılması olgularında yatar. Peki bizler 2. Dünya Savaşı'nda milyonlarca kişinin ortak olduğu, kitlesel bir çılgınlığa tanık olmadık mı? Milyonlarca insanın akıl dışı ihtiraslarının kölesi olarak aldatıcı ve sapık düşüncelere kapıldıklarını, bunların peşinden koştuklarını yaşamadık mı? Bunları nesnel olarak açıklamanın ne anlamı, ne yararı var? Kısaca büyük insan kitlelerince paylaşılması, bir düşüncenin doğruluğunu kanıtlamaz.
Sayfa 32 - Arıtan YayıneviKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.