Şiirleri,hikayeleri,romanları okumak yetmez bazen. Onları yazana,nasıl yazdığına bakmak gerekir. Hiçbir yazar düşünemiyorum ki yazılarına kendinden birşey katmasın. Eserlerini anlamak için önce hayatlarına bakın!
Eser, Türk Edebiyatının duayenlerinin doğumları, çocuklukları, aşkları, evlilikleri, edebi ve siyasal, sosyal durumları ile beraber alışkanlıkları, korkuları, sevinçleri ve toplumda çok bilinmeyen yönlerini anlatıyor...
Yazar ve şairlerin toplumsal ve kişisel düşüncelerini ve onların edebiyat yolunda ilerlerken yaşadıkları ve karşılaştıkları sorunlarını, kırgınlıklarını,acılarını,çılgınlıklarını okurken biraz daha tanımış olacaksınız...
PsikoportrelerErdal Altun · Yakın Plan Yayınları · 20146 okunma
Necip Fazil, Büyük Doğuların birinde Hamit'le ilgili hatıralarını rahatlıkla anlatıyordu. Bir gün kadınların da bulunduğu mecliste Abdülhak Hamit'in, pantolonunun önü açık kalmıştı. Fazıl, bunun üzerine Hamit'e işmar ederek durumu düzeltmeye çalıştı. Fakat Hamit hiç umursa madı. Necip Fazıl'ın neyi düzeltmeye çalıştığı herkes tarafından anlaşılınca Hamit gayet rahat bir şekilde, "A Necip Fazıl, açık kalmış diye ne yırtınıp duruyorsun, içinde görünecek bir şey kalmadıktan sonra..." deyiverdi.
O sıralarda İzmir'in işgalden kurtarıldığı haberleri gelince Hamit, nihayet bir nebzede olsa baştan beri destek olması gereken vatanın kurtuluşuna sevinmişti. Kendisine hangi milletten olduğunu soranlara heyecanla "Kemaliyyundanız." diyordu. Artık bir değil, iki kez Kemalistti. Bu düşüncelerini Süleyman Nazif'e yazmıştı: "Bugün millet ve memleketimize yeni bir hayat bağışlayan o parlak dehayı benim fakirhanemde tanımıştım. O gün ellerini sıktığım Mustafa Kemal'in ayaklarını öpmeli değil miydim."
Pamuk her gün ilaç alır gibi edebiyatla uğraşıyor, günde on saat roman yazıyordu. Eğer bir gün iyi yazmazsa kendisini kötü hissediyor, dünyayı çekilmez görüyordu.
Abdülhak Hamit Tarhan, Zincirlikuyu'na defnedildi. Bu mezarlığa defnedilen ilk kişi Şairiazamdı. Hamit'in çok arzuladığı mahşeri kalabalık, onun cenazesindeydi.
Abdülhak Hamit çevresindekileri hayretler içerisinde bırakacak kadar ilginç davranışlar sergileyen bir şahsiyetti. Fatma Hanım yatağında hasta yatarken "Bir iğbirar" mersiyesini yazarak ona okudu. Fatma Hamm bunun üzerine hüngür hüngür ağladı. Bu yaptığını yıllar sonra dördüncü eşi Lüsyen Hanım'a anlattığında o, bu durum karşısında şaşırıp kalmıştı: "Nasıl olur da bir insanın ardından yazılacak mersiye, sağlığında okunabilirdi."