Herkes hayatına bir başkasına ait olarak başladığı, fiziksel ve duygusal olarak bir başkasından ayrılamaz olduğu için, ayrı olmak ya da paylaşmak zorunda kalmak bizi sersemletir. Demek ki bizim için ya hep ya hiçtir mesele; bu yüzden de potansiyel olarak, her şey olamamaktan kaynaklanan bir hiçbir şey olma duygusu taşırız.
Eğer hayata bir başkasının vücudunun parçası olarak başlıyorsanız, bağımsızlığınız bir uzvun koparılmasıdır. Çift olmak bize aynı zamanda bir başkası olduğumuzu, biriyle tek parça olduğumuzu hatırlatır, bizi yeniden buna ikna eder. Âşık olan (ya da yasta olan) herkesin bildiği gibi, kibarca ayrılık denilen şey aslında bir uzvun koparılmasıdır.
Büyümek hayali bir uzuv haline gelmektir; âşık olmak bir uzuv edinmektir.
Bilinç, akıl ve yaşayan dil, sonsuz özen isteyen, durmaksızın can veren çalılardır, içimizde bir parçacık toprak bulamazlar çünkü. Çölde el yordamıyla kök arıyoruz, bu hep böyle.
Unutma, bellek yitimi değildir. Unutma, geçmişteki gövdenin ruha geri dönüşüne hayır demektir. Unutma, dağılabilen bir şeyin silinişiyle karşı karşıya gelmez asla: Dayanılmaz olanın gömülmesine meydan okur.