Puşkin'in delicesine aşık olduğu Prenses, elli yaşında olmasına rağmen cazibesinden hiç bir şey kaybetmemişti. Birden fazla dilin konuşulduğu toplumlarda sık görüldüğü üzere ortama tuhafbir sessizlik çöktüğünde, yumuşak ve tatlı üslubuyla yeni konular açıp sohbeti devam ettirirdi. Ne dediğini anlamadığı Gürcü güzellerin yanında oturan generallerin yüzü kızarırdı. Yerel yöneticilerse, sadece kendi dillerini konuşabiliyordu. Böyle bir geceye şahit olan Amerikalı bir seyyah gördüklerini kayda geçirmişti. Sohbet, büyük bir güvenle yerel sorunlardan bahseden Koçubey'in sözleriyle başlıyor: "Bu Çerkesler, sizin ülkenizdeki yerlilere benziyor. Onları ne terbiye etmek mümkün ne de medenileştirmek. Seslerini kesmenin tek yolu, onları yok etmek . . . Bir gün Rus hakimiyetine girerlerse uygulanacak tek güvenli politika, onların vahşi ve savaşçı niteliklerini başkalarına karşı kullanmak olacaktır."
Ey uzak ülke, güzel ülke
Ey bilmediğim ülke!
Ne kendi isteğimle geldim sana Ne de soylu bir atın sırtında.
Beni, bu yiğit delikanlıyı
Gençliğin ateşi getirdi buraya
Bir de başımdaki şarap dumanları.
Eğer ölüm herkes için olağan ve meşru bir sondan ibaretse insanların ölmelerine engel olmak niye? Bir tüccarın ya da memurun fazladan beş, on yıl yaşamasının kime ne faydası var? Tıbbın gayesini, ilaçların acıları hafifletmesi olarak görürseniz kaçınılmaz olarak ortaya şu soru çıkar: Acıları hafifletmenin amacı nedir? İlk olarak, acıların insanı kusursuzluğa götürdüğü söylenir. İkinci olarak ise, eğer insanoğlu acılarını haplarla ve damlalarla hafifletebileceğini öğrenirse, bugüne kadar onları hem her türlü kötülükten koruyan hem de onlara mutluluk bahşeden dini ve felsefeyi tümüyle terk edebilir. Ölüm döşeğindeki Puşkin korkunç acılara maruz kalmış, zavallı Heine birkaç yıl felçli yaşımıştı. Peki acı çekmedikleri takdirde bir amip gibi bomboş ve anlamsız bir yaşam sürdürecek olan falanca Andrey Yefimıç ya da filanca Matryona Savişna'nın hasta olmasına engel olmak niye?
Hastalıklı durumlarda görülen düşlerin, belirginlik, açıklık, canlılık ve gerçeğe çok uygun oluş gibi özellikleri vardır. Bazen son derece korkunçtur tablo, ama ortam ve tüm düşünce-tasarım süreci öylesine gerçeğe uygun, sanat yönünden tüm tablo ile uyuşan öylesine ince ve beklenmedik ayrıntılarla doludur ki, düşü gören kişinin, Puşkin, Turgenyev gibi bir sanatçı bile olsa, uyanıkken böylesine bir tabloyu uydurabilmesi olanaksızdır. Hastalıklı düşlerdir böylesine düşler, uzun süre unutulmazlar ve düş sahibinin zaten hastalıklı olan yapısı üzerinde derin izler bırakırlar.