Mükemmel Müslüman olmak istiyorum!..
~•~ Mükemmel müslüman olmanın şuur ve bilgisi, aşk ve tedbirini İmam-ı Rabbânî yolundan giderek bileceksin. ~•~
Sayfa 106Kitabı okudu
Mümin ilk önce içini onarmakla başlar, sonra dışını onarmakla meşgul olur. Tıpkı ev yapan kimse gibi ki o, kapısı harap haldeyken önce evin içini yapmak için büyük harcamalar yapar, evin içini tamamladıktan sonra da kapıyı onarır. Bu durumda böyledir. Başlangıç Allah Teala ile O'nun rızasını kazanmakla olur. Sonra O'nun izniyle insanlarla meşgul olmak gelir. İşe ahireti kazanmakla başlanılır, sonra da dünyadaki nasibi elde etme yollarına başvurulur.
Reklam
Kalpteki muhabbet birden çok şeye bağlanamaz. Kalbin sevgi bağı bir şeye bağlanınca, başka bir şeyi sevemez. Kişinin birden çok arzusunun bulunması ve sevgisinin mal, çocuk, başkanlık, övülmek ve insanlar arasında üstün olmak gibi ol muhtelif şeylere bağlanması durumunda da sevdiği şey yine bir tanedir, o da nefsidir (benliğidir). Bunları (mal, çocuk, v.s) sevmesi nefsine olan sevgisini detayıdır. Çünkü bu kişi onları kendilerinden dolayı değil, nefsi için sever. Nefsine karşı sevgisi yok olunca onun peşinden diğerlerinin sevgisi de yok olur. Bu sebeple şöyle denilmiştir: "Kul ile Rabbi arasındaki perde kulun kendi nefsidir, dünya değildir."
Sayfa 13 - ErkamKitabı okuyor
Dünyalık zengin arkadaştan neden kaçmalı?
Dünyaya düşkün olanlarla arkadaşlık etmek,onlarla görüşmek öldürücü zehirdir.Bu zehirle öldürülen kimse , sonsuz olarak ölür. ... Onlarla görüşmekten, arslandan kaçar gibi , hatta daha çok kaçmalıdır. Arslan insanın yalnız canını alır. Dünyaya düşkün olanlarla baraber olmak ise, insanı sonsuz felakete ve zarara sürükler.
Evvelâ rıza-i İlâhî
ve iltifat-ı Rahmanî ve kabul-i Rabbanî öyle bir makamdır ki, insanların teveccühü ve istihsanı ona nispeten bir zerre hükmündedir. Eğer teveccüh-i rahmet varsa, yeter. İnsanların teveccühü, o teveccüh-i rahmetin in'ikası ve gölgesi olmak cihetiyle makbuldür; yoksa arzu edilecek bir şey değildir. Çünkü kabir kapısında söner, beş para etmez.
Sayfa 700Kitabı okudu
Müslüman Şuuru
Bakış, Kur'an gözüyle yapılmalıdır. İmândan ve İslâmî açıdan hareket etmek lüzumludur. Bütün bunların hepsinde, Rabbanî ve Îmâni ölçüyü kullanmak şarttır. Böyle davranan kişi; mü'min, basiretli, akıllı ve kavrayış özelliği olan birisidir. Bundan dolayı hüküm, bakış ve analizleri isabetli, doğru, şaibesiz, planlı ve programlıdır.
Reklam
Aczimiz en güzel mazeretimiz olacak itiraf edersek..
Mahluklarından kendisine doğru hicbir yol açmayan, yalniz onu anlamaktan âciz olmak, gücü yetememek yolunu açık bırakan Rabbimizi tesbih ederiz.
Sayfa 172
"İmâm-ı Rabbânî Hazretleri ölçüsünü koyar: Hiçbir şey O'na bitişik değildir ve hiçbir şey O'ndan kopuk değil... Bu ne azîm bir ölçüdür! Ayrı olmak elinde mi bir kulun? Nasıl ayrı olunabilirmiş Allah'tan? Buradaki inceliğe dikkat edin: Ayrı nasıl olur, bitişik nasıl? Demek ki, kurtarıcı düstur budur; hiçbir şey O'na bitişik değil ve hiçbir şey O'ndan kopuk değil... Hakiki VAHDET-İ VÜCUD da budur... "Allah'tan başka mevcud yoktur"un sırrı burada... Hiçbir şey mutlak olarak ne gayr'dır, ne ayn'dır!"
Hak Teâlâ kulun suretine bakmaz, yalnızca manasına bakar.Mana ise, Allah'ı birlemek, ihlâslı olmak, kalbinden dünya ve ahiret sevgisini söküp atmak ve her şeyin ondan uzak durmasıdır. Kul bunu başardığında Allah Teâlâ onu sever, kendisine yaklaştırır ve başkalarından üstün kılar.
Sayfa 218
Din gününe inanmak
Din gününe inanmak, insanın bakışlarını ve gönül dünyasını bu alemin ötesinde başka bir aleme çevirme konusunda son derece öneme sahip İslam inanç esaslarından biridir. Bu inanç sayesinde hayatın zorlayıcı şartları insanları ezmez. Ahiret inancı sayesinde insanlar bu zorlayıcı şartların üstesinden gelir, sınırlı ömürlerinde ve sınırlı yeryüzünde
Reklam
Din adamları üç kısımdır: Akl sâhibi, ilm sâhibi, din sâhibi. Bu üç sıfatı da birlikde taşıyan din adamına (Din âlimi) denir. Bir sıfatı noksân olursa, onun sözüne güvenilmez. İlm sâhibi olmak için, akl ve nakl ilmlerinde mütehassıs olmak lâzımdır.
Sevdalanma yine basit bir şeydir, ama ya evlilik! Putperest bir şey midir, yoksa Hristiyan bir şey midir, yoksa rabbani bir şey midir, yoksa dünyevi bir şey midir, yoksa kamusal bir şey midir, yoksa hepsinden biraz mıdır; o mahut izahı güç eroti­ğin, ruh eşlerindeki wahlverwandschaftın(62)ifadesi midir, yoksa bir vecibe midir, yoksa bir ortaklık mıdır, yoksa hayatta bir münasiplik midir, yoksa muayyen ülkelerde örf ve adet mi­ dir, yoksa hepsinden biraz mıdır; müzik icra edebilmek için devlet sanatçısı mı olmak icap eder, yoksa kilise orgcusu mu, yoksa her ikisinden de biraz mı? (62) Kimyasal bağlamda birleşme eğilimi, psikolojik bağlamda seçici yakınlık. J.W. Goethe'nin bir eseri de bu adı taşır: Die Wahlverwandtschaften- (1809). Goethe bu eserinde, insanlar arasındaki derin, erotik sempatiyi ele alır
Farz ve Nafile
İnsanı Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşduracak işler, farzlar ve nâfileler olmak üzere ikiye ayrılır. Farzların yanında nâfilelerin hiç kıymeti yokdur. Bir farzı vaktinde yapmak (vakti geçmiş ise, hemen kazâ etmek), bin sene nâfile ibâdet yapmakdan dahâ çok fâidelidir. Hangi nâfile olursa olsun, ne kadar hâlis niyyet edilirse edilsin, ister nemâz, oruc, zikr, fikr olsun, ister başka nâfileler olsun, hep böyledir.
Bir insan kendi başına müslüman olabilseydi, Allah'ı bulabilseydi, cennete kavuşabilseydi, cehennenden kurtulabilseydi; 224 bin peygamber gönderilmez, kitaplarda indirilmezdi. Bir insan müslüman olmak istiyorsa, Allahı bilmek, rızayı şerifine kavuşmak, cennete kavuşmak, cehennemden kurtulmak istiyorsa bu sebeplere sarılması lazımdır. İmamı Rabbani hz. (ks) "Eğer peygamberler olmasaydı biz Allahı bilemezdik." diyor. Peygamberler varken bile bilemiyoruz da nerde kaldı onlar yokken bilmek... -Mahmud Ustaosmanoğlu (k.s) / Efendi Hazretlerimizin Sohbetleri 4
493 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.