Lübnan’ın özellikle çağdaş tarihinde,Hıristiyanlık ve Batı düşüncesi ile İslâmlık arasında çeşitli akımlar içiçe ve çoğu zaman çatışan biçimde bulunmuşlardır.
1982 yılı sonunda,Lübnan’ın Beyrut dışında aşağı yukarı bütün toprakları İsrail ve Suriye askerlerinin işgali altına girmiş,Beyrut’ta ise Amerikan,Fransız,İtalyan ve İngiliz askerlerinden oluşan Barışgücü konuçlandırılmıştır.
Hıristiyanlarla anlaşan İsrail,1982 yılında Lübnan’ı işgal ederek kara,hava ve deniz kuvvetleri ile güneyden itibaren Filistin ve Suriye askerlerini Batı Beyrut’ta kuşatmaya almış,akabinde yaklaşık 11 bin Filistinli savaşçı ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.
Bir yandan Hıristiyan-Müslüman mücadelesi öte yandan bu mücadeleyi bir nevi katalizör gibi keskinleştiren ve tırmandıran Filistin askeri varlığı Lübnan’ı 1975-1976 iç savaşına sürüklemiştir.
1960’larda ve 1970’lerde Lübnan’ı etkileyen en önemli unsurlardan birisi Arap-İsrail savaşı neticesinde Filistin’den kaçarak Lübnan’a yerleşen çok sayıda Filistinlinin varlığı olmuştur.
Dürzi-Maruni savaşları sonucunda Avrupa devletlerinin müdahalesi ile din ve mezhep esasına göre kurulan “çifte kaymakamlık” daha sonra ise “Mutasarrıflık İdaresi” mezhepler arasındaki mücadeleyi çözüme kavuşturmaktan ziyade daha da keskinleştirmiştir.
16.yüzyıldan itibaren Dürziler arasındaki “kaysit” ve “yemenit” kabilelerinin mücadelesi,Maruniler içindeki Cemayel ve Chamoun taraftarları arasında 1970’lerin sonunda silâhlı çarpışmalara varan rekabet,yine Cemayel ve Franjiye aileleri arasında kuzey Lübnan’da görülen çatışmalar buna örnek olarak gösterilebilir.
Lübnan’da hiçbir zaman bir “ulus devlet” olgusu gelişmemiş ve Lübnanlılar her şeyden önce mensubu oldukları din ve mezhepleri ile liderlerine bağlı kalmışlardır.
Şii lider Nebih Berri,10 yıldır Lübnan’ın Filistinlilerin yükünü çektiğini,İsrail’in işgal altında tuttuğu toprakları ve Kudüs’ü kurtarmaları için oraya gitmeleri gerektiğini söyleyerek Şii milislerin kamplardaki harekâtını devam ettireceğini açıklıyordu.
Filistinliler ise bambaşka bir hedefle,son 40 yılda üslendikleri Lübnan topraklarında yürüttükleri mücadele ile İsrail’i ortadan kaldırmaya çabalıyorlardı.
Suriye ile A.B.D. arasındaki gerginlik tırmanıp endişe verici boyutlara ulaşırken Lübnan’daki Barışgücünü hedef alan suikastler düzenleyen İslâmi Cihat örgütü Barışgücü kaldığı müddetçe saldırılarına devam edeceğini açıklıyor,Barışgücünün Lübnan’daki varlığı ve durumu ilgili ülkeler kamuoylarında daha hararetli tartışmalara konu oluyordu.