Rabia

Yüzü hiçbir şeyi ele vermiyordu, öylesine saf, öylesine güzel, bir tek dudaklarının tuhaf inceliği bu güzelliği duygusuz ve hatta cansız kılıyordu.
Reklam
Ne bir kadın ne de bir erkekti, özü balçıktan bir insan bile değildi. Yüzü ılık ve durgun bir su gibiydi; içinde çakıl taşları gibi parlıyordu gözleri.
Israfil'in karanlığı Mavi'yle seyrelmiş, korkularıysa lacivert bir umuda dönüşmüştü.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
O duyularla sımsıkı bağlanmıştı yaşama ve her ne kadar bir uçurtma gibi rüzgâra katsa da kendini, savrulup gitmiyordu hiçbir zaman.
Onun için bir cam parçası hiçbir zaman sadece bir cam parçası olmadı, ışığa müzik yapan sihirli bir mercekti şişe dipleri. Plajdaki taşlar, çıplak tenine dizdiği ateşböcekleriydi. Martılar çöplüğün uçurtmaları, yosunlar kayaların tüylü derisi. Her şeye büyük bir merak besliyordu. Gökyüzünü, açık denizi, karşı adayı, rüzgârın uyuduğu yeri ve daha çok şeyi... bilmek değil hissetmek istiyordu. Varlıktan çok yokluktu merak ettiği, hiçlik; tıpkı kendi gibi.
Reklam
Reklam
Geri127
419 öğeden 406 ile 419 arasındakiler gösteriliyor.