Aşık Veysel demiş ki;
"Seversin alırsın karın olur, seversin alamazsın kara sevdan olur..." Bu roman da böylesi bir kara sevdayı anlatıyor.
Yarım kalmış, hiç başlayamamış, zamanı tutmamış, dile dökülmemiş, içerilerde bir yerlerde kalmış, üstü örtülmüş, gündelik hayatın aldatıcı mecburiyetine teslim olmuş her aşk etkiler beni.
Kitabın yarılarına kadar bu kitabın neden bu kadar çok okunduğunu ve beğenildiğini anlayamamış, özellikle kadın kahramanı bir türlü kafama oturtamamıştım. Ne var ki hastalık vesilesi ile adamın kendisini kadına adaması, kadının da bu adanmışlık karşısında erkeklere olan inancını yeniden kazanması ile oluşan rabıta oldukça inandırıcıydı. Sonrasında sahneye çıkan "kaderin cilvesi" ile yitip giden hayatlar, herkes için başlayan öksüzlük hali ve hazin bir son ise okur üzerinde sarsıcı bir etki yaratıyor. Yeniden okuyabileceğim bir kitap. Tavsiye ederim.