Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Drake Denklemi, 1950'lerin sonuna doğru ilk yapay Dünya uydularının fırlatılmasıyla beliren uzay heyecanının bir sonucuydu. O zamanlar Frank Drake, Virginia'daki Green Bank radyo gözlemevinde çalışıyordu ve yalnızca başka akıllı medeniyetlerin bulunma olasılığıyla değil, onlarla radyo teleskoplar kullanarak iletişim kurma ihtimalleriyle
Reklam
Kitle kültürünün vasıtaları olan radyo, film ve televizyonun iktidar tekelinde bulunduğu ülkelerde putların ortaya çıkarılması ve kitlelerin en kötü bir tarzda aldatılması yolunda bunların vasıta olarak kullanılmasının mümkün olduğunu çağımızda örneklerle görmekteyiz. Halk üzerinde hükmetmek için artık kaba kuvvete lüzum yoktur. Şimdi, halkın iradesini dumura uğratmak, yorgun halk kitlelerine hazır hakikatler sunmak suretiyle bu hedefe “yasal yolla” ulaşılabiliyor.
Sayfa 97 - YarınKitabı okudu
İnsanın dilinin tatlı olması için gönlünün tatlı, iyi olması lazımdır. Kötü bir adamın dökeceği tatlı dil tilkinin kargaya döktüğü tatlı dil gibidir. İnsanı belki kısa bir zaman için aldatır ama çabucak foyası meydana çıkar. Hakiki tatlı dil iyi insanda olur. Yüreği merhametle, sevgi ile dolu insanın dili de kendiliğinden tatlılaşır. Bu geçici dünyada gönül yıkmanın, kalp kırmanın beyhudeliğini idrak edecek kadar olgun bir hayat anlayışına varmalı ki insan, en küçüğünden en büyüğüne kadar tatlı dille, güler yüzle hitap edebilsin.
Eşek Şakası Gerçekten de...Ama etkisine ne demeli?
Bu bir gerçektir; ancak şu kurgudur: Günün birinde parlak bir beyin cerrahı, az önce yüksek teknolojili göz kamaştırıcı ameliyathanesinde, üzerinde bir implantasyon gerçekleştirdiği hastasına şöyle der: Yerleştirdiğim cihaz yalnızca OKB'ni kontrol etmiyor; mikroçipinle günün her saati radyo yoluyla temas halinde olan ana kontrol sistemimiz sayesinde, vereceğin her kararı da kontrol ediyor. Diğer bir deyişle bilinçli iradeni devre dışı bıraktım; özgür irade algın bundan sonra bir yanılsama olacak. Aslında cerrah böyle bir şey yapmamıştır; bu, neler olacağını görmek için hastasına söylemeye karar verdiği bir yalandır. İşe de yaramıştır; zavallı hasta, bundan sonra sorumluluk sahibi bir aracı değil salt bir kukla olduğuna ikna bir halde dünyaya dönmüştür ve davranışları da bunu göstermeye başlamıştır: Hasta sorumsuz, saldırgan, ihmalkar bir hale gelmiş, en kötü heveslerinin peşinden gitmeye başlamıştır, ta ki yakalanıp mahkemeye çıkarılana dek. Savunmasını yaparken de bu sorumsuzluğunu tutkuyla reddetmiş, beynindeki implantı öne sürmüştür. Tanıklığa çağrılan beyin cerrahıysa bunu söylediğini kabul etmiş, ancak şöyle demiştir: "Ama ben onunla dalga geçiyordum; eşek şakası, o kadar. Bana inanacağını asla düşünmedim!"
Sayfa 331 - AlfaKitabı okudu
Çavuşeşku
Devrim için kalabalıklar asla yetmez. Devrimler çoğu zaman büyük kitlelerle değil olayları ateşleyen küçük gruplarla başlar. ... Rus Devrimi 180 milyon köylü Çar'a karşı ayaklandığında değil, bir avuç komünist kendini doğru zamanda doğru yerde bulduğundan başlamıştır. 1917'de 3 milyonluk Rus orta ve üst sınıfına karşılık Komünist
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
İyimser yahut eski tabiriyle nikbin dediğimiz insanlar hakikaten yalnız kendilerinin hayatını tatlılaştırmakla kalmazlar, beraber yaşadıkları insanlara da hayatı pembe bir gözlük arkasından seyrettirirler. Böyleleri en feci hadiseler karşısında kaldıkları zaman bile ümitsizliğe kapılmaz; o karanlık hadisenin, gece içinde parlayan yıldızlar gibi, ışık veren bir noktasını bulup ertesi güne o noktadan bakmayı tercih ederler. Burada "tercih ederler" sözünü gelişigüzel kullanmadığımı herhalde siz de fark etmişsinizdir. Çünkü iyimser dediğimiz adam, en kötü meseleler karşısında kaldığı zaman bu meseleyi iyi tarafından mı, yoksa kötü tarafından mı göreyim diye düşünmez; yaradılışı onu doğrudan doğruya karanlıklar içinde aydınlık noktaları aramaya götürür. Siyahlar içinden bir bakışta beyazları görür. Bir de kötümseri, eski tabirle bedbin dediğimiz adamı düşünün. Aman Allah!... Bedbin gözler güneşte bile kara kara lekeler bulacaklardır.
Sayfa 115Kitabı okudu
Lesbos Mutfaktaki kötülük! Patatesler tıslıyor. Hollywood'dan aşağı kalır yanı yok, penceresiz, Floresan ışığı korkunç bir başağrısı sanki bir yanar bir söner, Utangaç kağıt şeritlenir kapılar için Sahne perdeleri, bir dulun bukleleri. Ve ben, aşk, ben patolojik bir yalancı, Çocuğum ise bakın şuna, yüzükoyun nasıl da uzanmış yere, Ipsiz
Bir zamanlar Basra vilayetinin halkı İbrahim-i Edhem hazretlerine müracaat ederek dualarının kabul olunmadığından şikayet etmişler. "Halbuki Cenâb-ı Hakk'ın duaların kabul olunacağına dair sözü vardır." demişler. İbrahim-i Edhem hazretleri cevaben şöyle buyurmuşlar: "On şeyden dolayı sizin kalpleriniz ölmüştür. Tabiatiyle
Sayfa 46 - Server yayınları (1.cilt)Kitabı okuyor
Gelinevi programına denk gelmezler umarım...
Gizlice Dünyalıları dinleyen bir uzay medeniyeti, televizyon programlarımız ve radyo yayınlarımızın hepsini bilir. Bu da Dünyalılar hakkında iyi bir izlenim mi, kötü bir izlenim mi sağlar bilinmez.
Sayfa 164 - GeoturkaKitabı okudu
Reklam
ayrılıklar öğretti bana
salonun ortasında kara tabut sessizliğin bütün gücüyle bana bakan bir ölü kadar kayıtsız, zalim şu siyah eşya gün boyu tuzaktaki bir hayvan gibi bakıyorum çalsa, çalsa, bir çalsa bazen başkaları arıyor,
Kötü hava koşullarında alışıldık bir durum olan elektrik veya burada her zaman keyfe keder çalışan cep telefonu kesintileri, hatta radyo yayınlarının kesilmesi tek başlarına o kadar kaygı verici değil aslında; ama bütün bozukluklar bir arada yaşanınca iş değişiyor. Tüm bunlar basit bir tesadüf mü? Buna inanmakta zorlanıyorum.
Bu şiirler dört yıllık bir yaşanmışlığın ürünüdür. Önce "daha kötü", sonra yavaş yavaş "kötü" ve sonra yavaş yavaş "biraz iyi" ve "umut verici" oluruz. -Belki de tam tersi- kötülükleri iyiliklerle telafi edersiniz. Değil mi?
İlk katlardan birinde, bir radyo açıldı. Ve birdenbire Mustafa Çavuş'un türküsü bu kış gecesi, sokağı kapladı: "Şahane gözler şahane..." Mümtaz'ın içi burkuldu. Bu, Nuran'ın en sevdiği şarkılardan biriydi. Tekrar acele acele yürümeğe başladı. Fakat musiki, zalim bir melek olmuş, onu peşinden kovalıyor, sarsıyor, altına alıyordu. "Niçin, niçin böyle olsun?" ikide bir elini alnına götürüyor, çok kötü bir düşünceyi kendinden uzaklaştırmağa çalışıyordu.
Sayfa 313 - ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SUATKitabı okudu
Kalbimi bıraktım buraya...
Ernest Renan yine gençlerle hitap ederek size bir nasihatim daha var, diyor. Asla aşka ihanet etmeyiniz. Aşk dünyanın en kutsal şeyidir. İnsanlığın, yani bilinen ve bilinecek olan hakikatlerin en yükseğinin hayatı ona bağlıdır. Sizlere bir an için cennetini açmış olan kadına ihanet etmeyi bir alçaklık sayınız. Hayatını size borçlu bulunan ve belki hatanız yüzünden kötü yollara sapacak olan bir mahlukun ihanetine uğramayı cürümlerin en büyüğü biliniz. Sizler şerefli insanlarsınız. Pek hafife alınan bu işe menfur bir iş gözü ile bakınız. Erkek ve kadının münasebetlerinden kutsi vecibeler doğar. Memleketin ve dünyanın geleceği ile alakalı bir işten suçlu bir baş dönmesine uğramamak insanlık vazifelerinin başında gelir.
356 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.