Uygulamada epeydir gördüğüm bir durum var: "Burası kitap uygulaması böyle şeyler paylaşamazsınız." şeklindeki parmak sallamalar. Neden herkes her konuda çok bilgili, yetkili, erdemli, söz söyleme sahibi hissediyor kendini? Sürekli insanlara ne yapıp ne yapmamalarını söyleyecek, onlara sınır çizecek gücü size veren ne ki?
Fotoğraf
YouTube kanalımda bu tür ölmeden önce okunması gereken değil okumadan önce ölünmesi gereken çay edebiyatı kitapları için içerikler hazırlıyorum: ytbe.one/xHTvIh7z7ws
Eyvallah 1 kitabı tarifi için malzemeler:
2 su bardağı tasavvuf
1 su bardağı yağmur suyu
5 çay kaşığı çay
1 demet fesleğen
200 ml. Neutrogena bakım kremi
2 tatlı kaşığı
Hayat, doğduğumuz gün başlayıp öldüğümüz gün sonlanan amansız bir yolculuktur. Aynı zamanda hayat, doğduğumuz gün başlayıp öldüğümüz gün sonlanan amansız bir arayıştır da. Kimileri bu yolculuk esnasında sürekli arar durur; kimileri ise hiçbir zaman aramaya tenezzül etmez. Kimileri yorulur yarı yolda bırakır; kimileri asla yorulmaz, yılmadan
Beni rahat bırakın. Bana akıl vermeyin. Yeterince aklım var, keşke daha az şey bilseydim.
...
Benim hiç kimseye, hiçbir şeye ihtiyacım yok. Anlayın artık.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
KAHRAMAN ORDUMUZA
👉1-Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
İstiklal Marşımız "korkma" diye başlar. Biliyorsun ki bu, Resûl-i Ekrem'in Sevr mağarasında Ebû Bekir'e söylediğidir. Bunlar tesadüf değil." (İsmet ÖZEL)
İstiklâl Marşı'nın ilk kelimesi KORKMAdır. Buradaki korku ne can
Sizin hiç; "Bu hayatta bir şeyleri engelleme imkânım olsa şunları engellerdim." dediğiniz bir şeyler oldu mu? Sizleri bilmem ama benim oldu. İki şeyi engellemeyi çok isterdim. Sesi güzel olmayanların toplum içersinde şarkı söylemesini ve şâir kimliğine sahip olmayanların şiir yazmasını kat'i surette engellemek isterdim. Hatta olur da bir
Mehtap Soyuduru Çiçek / Sana Kendimi Anlatsam
Bazen okuduğunuz bir kitabı çok sever ve yazarın tüm kitaplarını alıp okursunuz ya. İşte Mehtap Hanım’ın benim üzerimde böyle bir etkisi var. #GitmesenOlmazMı kitabıyla tanışmamdan itibaren tüm kitaplarını okudum. Her kitabında, farklı ve hepimize tanıdık gelecek kaderleri yaşayan hayatlara
“Ural’ın hatırasına” diye başlamış.
Rumeli Hisarı’ndan kendini atan bir arkadaşıymış. Kurgu muydu okuduklarım, gerçek mi? Ne önemi var? Yaşadıklarımız değil mi yazdıklarımız?
Evet, burada acı çekiyoruz. Acıyı öyle oturduğumuz yerden değil, “sıradan” insanların parçalanıp etrafa dağılmış hayatlarını izleyerek çekiyoruz. Aslında hepimiz biraz
Sabah ofise gelince çalışan arkadaşlarımızın birisinin masasındaki yarım simidi görünce aklıma geldi lise anıları. Yarım simitle lise anısı mı olurmuş demeyin ha, nele neler. Anlatayım efendim.
1990’lı yılların ilk yarısına denk gelir benim lisede okuduğum yıllar. ( O zaman doğan çocuklar şimdi otuzuna gidiyor ya, amanın! ) Ordu’da Teknik
Artık şunun bi farkıma mı varsanız?
Kimse siz mesaj attığınız için size cevap vermek zorunda değil!
Bu nasıl bir ego "Ben yazdıysam cevap vermek zorundasın" bu nasıl bir tavır ve kendini bilmezlik yemin ederim artık çileden çıkıyorum. Cevap vermesi için yaptığınız ısrar tacize giriyor! Sonra sert bir dille cevap verince de önce "Ama kötü bir şey demedim ki" sonra da "Allah senin dilinden insani korusun" deniyor. Sen beni delirt delirt sonra kendin çok normal davranıyormuşsun da tüm sorun benim sana karşı sert tavır takınmam olsun.
OLDU PAŞAM BAŞKA
Yaa bi bırakın biz kadınlar şu uygulamayı bi rahat rahat kullanalım bu ne yaa bıktık sizden ve sizin tavırlarınızdan!!!
" Ağlarsa anam ağlar ardımdan "ları dinleyip hıçkırıklarla ağlayan, " Annemin yelkeni olsa açsa da gelse " lerle kınalar yakılırken gözyaşlarına boğulan son nesil bizdik.. Evet evet bizdik.. Artık ne analar ağlıyor arkadan ne de evlatlar yelkenli gözlüyor.. Bitti.. Ne oluyor? Neler oluyor ? Nasıl duygular bu kadar hızla yok