Sadece bir parça ölüme açım
Gecenin bu saattine kadar düşüncelerden uyuyamadım bazen insanın içinde biriktirdiği onca acı yük olurmuş insana her geçen gün katlanarak artan kalbini zorlayan ben bu hayata görme engelli geldim ve ömrümün sonuna kadar bu şekilde öyle devam edecek bu benim ruhumu aklımı ve kalbimi çok zorluyor kalbim yeterince yıpranmamış gibi çok ağır şeyler
Laiklik neden önemli ? Bir anne, babasın düşün şimdi… Sevmişsin, evlenmişsin. Güzel bir çocuğun olmuş. Çocuğunu da çok sevmişsin. Hem de deliler gibi. Gece gündüz dememişsin başında nöbet tutmuşsun. Gözyaşlarını silmişsin. Kendi hayallerinden vazgeçmişsin, onun hayallerini süslemişsin. O kadar çok sevmişsin ki, canı yansa senin de canın yanmış.
Reklam
Bir anne, babasın düşün şimdi… Sevmişsin, evlenmişsin. Güzel bir çocuğun olmuş. Çocuğunu da çok sevmişsin. Hem de deliler gibi. Gece gündüz dememişsin başında nöbet tutmuşsun. Gözyaşlarını silmişsin. Kendi hayallerinden vazgeçmişsin, onun hayallerini süslemişsin. O kadar çok sevmişsin ki, canı yansa senin de canın yanmış. Sonra daha 15 yaşına girmeden “başıma en kötü ne gelebilir” diye düşünürken bile aklına gelmeyen, korku filmlerinde bile konu olmayan şeyleri yaşamış o küçücük gözleriyle. Çırpınmış, ağlamış, tırnaklarıyla yeri kazımış ama sen bir türlü gelmemişsin. Sonra mı…. Sonrayı da yazmayayım artık. Tüm evlat sahibi babalara ,annelere son kes sesleniyorum tüm bunları yaşadığını düşün ! Sonra kızının 60 yaşındaki herife savaş ganimeti olarak zorla verildiğini hisset hem de senin gelip onu kurtarmanı beklerken… Yada 9 yaşındaki oğlunun elin heriflerinin “ Bacha Bazi “ oyuncağı olduğunu , onları eğlendirmek için 80,100 herifin arasında zorla çıplak dans ettirildiğini düşün. Kurtaramadığını , yasanın hukukun olmadığını düşün. Şimdi içimizde ne hissediyorsak rahatlayalım. Çünkü bunu yaşamıyorsunuz. Bu sadece bir yazı ama Cumhuriyete ve Laikliğe sahip çıkmazsak yaşayacaksınız ! Hem de hiç kimseye şikayet etme hakkınız olmadan. Çocuğunuzun bir başkasına cariye olarak verildiğini görerek ! Oğlunuzun çıplak erkekleri eğlendirdiğini görerek . Biz mi, biz sadece şuan o vahabilerin yaptıklarını izliyoruz. Empati yaptığımızı sanarak… Şimdi rahatlayın. Çayı demleyin, birazdan havuz medyası Tlbn kardeşimizi sempatikleştirme güzellemeleri başlıyor. Hadi Türkiye ekran başına…
Bayram
Ve Bayram... Bir aziz Ramazanı daha uğurluyoruz hayırlısıyla. Kendisine verebildiklerimiz ve kendisinden alabildiklerimiz konusunda nefsimizle hesap görme vaktidir şimdi. “Bir ay boyunca dişimizi sıktık, nefsimizle boğuştuk, sıkıldık... Şimdi bayramı hak ettik. Bari bayramda biraz rahatlayalım” psikolojisi –başta bu satırların yazarı olmak
Murat Kekilli
Bir babasın. Düşün şimdi… Sevmişsin, evlenmişsin. Sonra tıpkı annesi gibi güzel bir kızın olmuş. Onu da çok sevmişsin. Hem de deliler gibi. Gece gündüz dememişsin başında nöbet tutmuşsun. Ateşi yükseldiğinde, senin de ateşin yükselmiş. Gözyaşlarını silmişsin. Kendi hayallerinden vazgeçmişsin, onun hayallerini süslemişsin. Sevmişsin onu. Yalandan değil. O kadar çok sevmişsin ki, canı yansa senin de canın yanmış. Sonra daha 10 yaşına girmeden “başıma en kötü ne gelebilir” diye düşünürken bile aklına gelmeyen, en felaket senaryoları bile kurarken düşünemediğin, korku filmlerinde bile konu olmayan şeyleri yaşamış o küçücük gözleriyle. Gözleri seni aramış. Korku dolu gözlerle babam nerede diye bakmış etrafa. Hani “Ben yanındayım kızım, korkma” diye yanında yatardın ya. İşte o sözü hatırlamış, bakmış ama görememiş seni. Anne kurtar beni diye çığlık atmış sonra. Ve sen o an onun yanında olamamışsın. Çırpınmış, ağlamış, tırnaklarıyla yeri kazımış ama sen bir türlü gelmemişsin. Sonra mı…. Sonrayı da yazmayayım artık. Bir kız babası olarak tüm bunları yaşadığını düşün. Sonra küçücük çocuğunun öldürüldüğünü öğren… Hem de senin gelip onu kurtarmanı beklerken… Şimdi içimizde ne hissediyorsak rahatlayalım. Çünkü bunu yaşamıyorsunuz. Bu sadece bir yazı. Ama Türkiye’de birçok baba ve anne bunu yaşıyor. Biz mi, biz sadece haberleri izliyoruz. Empati yaptığımızı sanarak… Şimdi rahatlayın. Çayı demleyin, Survivor varrrrrr… Hadi Türkiye ekran başına… İçimdeki insanlığımı kusmak istiyorum artık…
Çocuklar ölmesin artık..
Bir babasın. Düşün şimdi… Sevmişsin, evlenmişsin. Sonra tıpkı annesi gibi güzel bir kızın olmuş. Onu da çok sevmişsin. Hem de deliler gibi. Gece gündüz dememişsin başında nöbet tutmuşsun. Ateşi yükseldiğinde, senin de ateşin yükselmiş. Gözyaşlarını silmişsin. Kendi hayallerinden vazgeçmişsin, onun hayallerini süslemişsin. Sevmişsin onu. Yalandan değil. O kadar çok sevmişsin ki, canı yansa senin de canın yanmış. Sonra daha 10 yaşına girmeden “başıma en kötü ne gelebilir” diye düşünürken bile aklına gelmeyen, en felaket senaryoları bile kurarken düşünemediğin, korku filmlerinde bile konu olmayan şeyleri yaşamış o küçücük gözleriyle. Gözleri seni aramış. Korku dolu gözlerle babam nerede diye bakmış etrafa. Hani “Ben yanındayım kızım, korkma” diye yanında yatardın ya. İşte o sözü hatırlamış, bakmış ama görememiş seni. Anne kurtar beni diye çığlık atmış sonra. Ve sen o an onun yanında olamamışsın. Çırpınmış, ağlamış, tırnaklarıyla yeri kazımış ama sen bir türlü gelmemişsin. Sonra mı…. Sonrayı da yazmayayım artık. Bir kız babası olarak tüm bunları yaşadığını düşün. Sonra küçücük çocuğunun öldürüldüğünü öğren… Hem de senin gelip onu kurtarmanı beklerken… Şimdi içimizde ne hissediyorsak rahatlayalım. Çünkü bunu yaşamıyorsunuz. Bu sadece bir yazı. Ama Türkiye’de birçok baba ve anne bunu yaşıyor. Biz mi, biz sadece haberleri izliyoruz. Empati yaptığımızı sanarak… Şimdi rahatlayın. Çayı demleyin, birazdan Survivor başlıyor… Hadi Türkiye ekran başına… İçimdeki insanlığımı kusmak istiyorum artık… Alaaddin DEBGİCİ / Uzman Psikolojik Danışman