Bir Vesta Bakiresi için en büyük suç, bakirelik yeminini bozmaktı. Bu, Tanrıça'ya ve dolayısıyla Roma kentine ihanet demekti çünkü Romalılar kentin refahının Vesta Bakirelerinin sadakatine bağlı olduğuna inanıyorlardı. Bakirelik yeminini bozduğu saptanan rahibe diri diri gömülüyordu.
Sayfa 97 - Say YayınlarıKitabı okudu
112 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 3 days
Bahçemizi ekip biçerken
Elimde Oda Yayınlarının baskısı vardı ve okuduktan sonra ödünç aldığım Cumhuriyet Kitapları baskısını da inceledim. Oda Yayınları baskısının arka kapağında Voltaire'in ,Rousseau'nun ''iyimser felsefe kuramı''yla; C.K. baskısı önsözünde de Leibniz'in ''Olabilecek dünyaların en yetkininde
Candide
CandideVoltaire · Oda Yayınları · 20175.1k okunma
Reklam
309 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Felsefenin Tesellisi
“Şu anda okumayı bitirdiğim bu kitap, okumuş olduğum çoğu kitaba bedeldi.” yazdım şimdi incelemesine başladığım kitabın son sayfasına. Felsefe bana ilgi çekici ama bir o kadar da korkutucu gelmiştir hep. Varlığını bildiğim, uzaktan uzaktan hayranlık duyduğum ama bir o kadar da erişilmez, anlaşılmaz bulduğum bu dala biraz olsun yakınlık
Felsefenin Tesellisi
Felsefenin TesellisiAlain de Botton · Sel Yayıncılık · 20223,402 okunma
15. yüzyılın ortasında Franciscus de Platea bir tür çalışma kuralı getirip, rahibe fahişelerin gelirlerini manastırlarına göndermelerini ama manastırların da parayı kendilerine saklamamasını teklif etti. Manastırlara da ellerine geçen parayı dini işleri desteklemekte kullanmaları söylendi. Sırf zevk olsun diye seks yapan rahibelerin sayısı da bir hayli fazlaydı. Diğer evlenmemiş ama cinsel olarak aktif kadınlar gibi onlar da usulen fahişeydiler. Fransız teolog Jean Gerson “Yığınla rahibe genelev fahişesine dönüştü,”
Bu sözcükleri yazmamdan üç bin standart yıldan uzun zaman önce, II. Leto Atreides olarak doğdum. Babam Paul Muad'Dib idi. Annem onun Fremen odalığı Chani'ydi. Anneannem Faroula, Fremenler arasında tanınmış bir şifacıydı; bitkilerle şifa dağıtırdı. Babaannem Jessica, Rahibeler Birliği'nin Rahibe Analarının güçlerini taşıyan bir erkek
Sayfa 22 - Aşağıdaki metin, Hadi Benotto'nun Dar'üs-Balat'ta keşfedilen günlüklerden yaptığı çeviriden alınmıştır.Kitabı okudu
Neden rahibe yardım etmek için öğretmenden vergi alınır da öğretmene yardım etmek için rahipten vergi alınmaz?
Sayfa 26
Reklam
252 syf.
8/10 puan verdi
Benim için piyano çalar mısın?
Depresif... Dramatik... Bu mangayı ifade edemiyorum. O yüzden metnin çok kısa olacağını düşünüyorum hatta elimde olsa mangayı sadece (...) Şeklinde noktalama işareti ile ifade ederdim. Yuu adlı genç bir oğlan idam cezasına çarptırılmış ve idam odasında cezasının gelmesini beklemektedir. Gardiyan ayak sesleri onun için huzuru temsil etmektedir çünkü arzuladığı ve defalarca kez intihar ile ölümle ucu ucuna gelmesine rağmen başarısızlıkla sonuçlanan hayatına son vermek istemektedir. Bu sonun ne zaman geleceği ise belirsizdir. Bununla birlikte küçükken çektiği acılardan yetişkin olmasına rağmen travmatik bir bünyesi olan Jüri adlı genç bir kızımız vardır. Artık biriken acıları bir dağ olmuş ve kaldırmakta zorluk çektiği için hayatından vazgeçmiş, depresif, intihara meyilli hatta intihar eylemini gerçekleşmesine rağmen başarısızlıkla sonuçlanmış Jüri... Yine bir intihar eylemi sonrası Rahibe Monica Teyzesiyle görüşürler ve Monica onu idam cezasına çarptırılan hükümlü ile görüştürmek ister. Bir dağı tek başına sırtlayan Jüri, başka dağlarında sırtlarda gezdiğini görür. Fakat görmek yetmez.. Acılar, zehir gibi acılar. Hikayemiz bünyeye zarar. Acınıza kurgusal bir acı daha eklemek isterseniz buyrun. Tabii bu kurgunun yaşanmış olma olasılığı yüksek çünkü yaşadığımız dünya şaşırtmıyor.
Watashitachi no Shiawase na Jikan
Watashitachi no Shiawase na JikanGong Ji-Young · Shinchosha · 200737 okunma
Bir köpek olsaydı Yakov, Geceleri sabaha kadar ulusaydı Yakov: Oy, sıkılıyorum ben! Oy, hüzünlüyüm ben! Sokaktan bir rahibe geçiyor; Bir karga tünemiş çite. Oy, sıkılıyor canım! Sobanın arkasında bir ocak çekirgesi ötüyor, Hamamböcekleri huzursuz, Oy, canım sıkılıyor! Bir dilenci asmış çoraplarını kurusun diye, Başka bir dilenci çalmış çoraplarını! Oy, çok sıkılıyor canım! Oy, çok hüzünlüyüm!
... 1136 yılına gelindiğinde Jutta yatağından kalkamayacak ka­dar ağır hastalanır. Sponheimlı Jutta, 1136 yılının Kasım ayında, 24 yıl yaşamış olduğu Disibodenberg Manastırı'nda, henüz 44 yaşında yaşama veda ettiğinde; yanında sevgili öğren­cisi, yaşamı boyunca en güvendiği, tüm sırlarını paylaştığı yar­dımcısı Hildegard vardır. Hildegard ve iki rahibe, son görevleri­ni yerine getirmek için Jutta'nın zayıf vücudunu saran giysiyi çı­kardıklarında gözyaşlarını tutamazlar; Jutta'nın çile­sini tamamiayabilmek için yıllardır belinde taşıdığı ağır zincirin üç halkası, hiçbir zaman çıkarılamayacak bir biçimde etine kaynamıştır. Daha sonra Vita'sında yazılanlardan, Jutta'nın Hildegard'dan, ölümünden sonra giysilerinin rahibelerin önünde çıka­rılmamasını neden ısrarla istediği anlaşılıyor. Buna o zaman bir anlam veremeyen Hildegard, sevgili yoldaşının yaşamına tanık­lık eden acılı bedenini görünce, onun neden böyle bir istekte bu­lunduğunu anlayacaktır.
Sayfa 83 - Dharma
... 13. yüzyılda manastıra kapanan kadınların manastır duvarları dışındaki dünyadan ne denli habersiz yaşadıklarına ilişkin en anlamlı anekdotlardan birini vaiz Heisterbachlı Caesarius ( 1170- 1240) aktarır: 5 yaşından beri manastırda yaşayan bir rahibe hayvan ile insan arasında ayrım yapabil­mekten yoksun olacak kadar dünyadan tecrit edilmiş olarak yaşar. Bir gün manastır duvarlarını aşan bir keçi manastır bahçesine ulaştığında, bizim rabibenin şaşkınlıkla sorduğu soruları yoldaşı başka bir rahibe şöyle yanıt­lar: 'Dış dünyadan bir kadın' Bizim naif rahibe dışarıdaki dünyada yaşa­yan kadınların yaşlandıklarında sakallarının çıkacağına, boynuzlarının uzayacağına hemen inanır."
Sayfa 58 - Dharma
Reklam
90 syf.
8/10 puan verdi
Kendilerini adil sananları acınacak hale düşürürse mutlu olacaktır!
*Spoiler* Sanırım ilk kez bu kadar uzun bir önsöz okudum. Ve hatta önsözü kitaptan daha çok beğendim. Zamanı, işleyişi, kararları, düzeni eleştiren bi dil o kadar güzel ki. :) 6 ay sonra idam edileceğini bilip bi hücrede son zamanlarını geçiren, suçundan bahsedilmeyen bir adam ve onun son zamanlarını kaleme alışı. Zaman zaman suçunu merak etsem de ‘suçu ne olursa olsun verilen canı almak bi insana düşmez.’ düşüncesiyle okudum. İdam gününe yaklaşıldıkça her görevlinin ayrı ayrı iyi davranması, nazik olma çabaları ve bunun karşılığında idam mahkumunun hiç biriyle mutlu olamaması.. Daha önce onu hırpalayan insanlar son günlerinde onu önemsediğini gösterse ne olacak eskiyi unutacak mı ya da unutsun diyelim bu onun idam edileceği gerçeğini değiştirecek mi? Son günleri işte mutlu olsa ne, olmasa ne. Bi kısımda, kendi suçunun getirdiği cezayı neden annesinin, eşinin ve kızının da çekecek olmasını sorguladı. Annesini yaşlı, eşini de hasta bugün var yarın yok olarak tanımladı peki ya kızım dedi.. Büyüdüğünde adının babasının idamıyla anılması onu hep bununla tanımlayacak olmaları, ne üzücü! Bazı cümleler bazı düşünceler kendini tekrar tekrar okuttu.. Mesela ; Giyotine giden yol üzerinde insanlar hep bir ağızdan şapkalarınızı çıkarın diye bağırdığını görüp kendini ‘adeta bi kraldım!’ Diye tanımlıyor ve sonrasında gülerek rahibe döndüğünü ve şunları söylediğini anlatıyor: ‘-Onlar şapkalarını çıkarıyor, bende kellemi.’ Bu cümleden sonrası için kitap bende bitiyor.
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023120.1k okunma
Aynı zamanda rahibe olan öğretmeni onu kaldırıp kenarda bir sandalyeye oturttu ve çenesini kapalı tutmasını söyledi.
(...) Fransızca bilmiyordu ama ona rahibe "Ortada sandık, döne döne kandık.," der gibi geldi.
1,500 öğeden 6.1k ile 1,500 arasındakiler gösteriliyor.