Ola hem okuyana feyz-ü rahmet. Bu kitabı kim okursa ona feyz ve rahmet olsun. Darlandığınız, feyziniz kaçtığı vakit bu Risale-i Kudsiyeyi okursanız feyz gelir ve darlandığınız gider.
Rubailer
Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun Cennet-i alâ meyhane midir? ‘Her mümin’e iki huri’ diyorsun Cennet-i alâ kerhane midir? Tanrı bize cennette vaat ettiği şarabı Niçin haram etsin bu dünyada, akla sığar mı? Bir sarhoş arap, devesini vurmuş Hamza’nın Peygamber de yasak etmiş arap’a şarabı Beni özene bezene yaratan kim? Sen Ne yapacağımı da
Reklam
128 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Türk Edebiyatında kült statüsünde olup, zamanında tavsiye edilen 100 eser içinde yer alırken içerdiği müstehcen unsurlar yüzünden sonradan bu listeden çıkarılmış bir roman. Psikolojik ögelerin simgeler vasıtası ile oldukça yoğun kullanıldığı görülen bu eser küçük hacmine karşın dingin bir kafa ile dikkatle okunmayı gerektiriyor. Temelde bireyin
Anayurt Oteli
Anayurt OteliYusuf Atılgan · Can Yayınları · 202330,2bin okunma
Ya nasıl anlatsam. Küçük bir oda düşün. İçinde yüzlerce kitap… Hani o kitapların bir kokusu vardır. Sarar odayı. Çekersin içine… Sanki binlerce hayatı içine çekmişsin. Türk romanlarını düşün mesela… Attila İlhan'ı düşün, Ahmet Hamdi'yi gel ordan Oğuz Atay'a, Orhan Pamuk'ta bi dur, bi mola ver. Öyle işte… Uzaktan bakınca normal biri sanırsın. Ama yakından bakınca çıldırırsın. Ben bi kere öpmüş bulundum bunu üç hafta GATA'da yattım ya… Dudaklarım yanmış. İşte öyle bir kız. Daha anlatayım mı? Dur anlatayım. Bir gözleri var tıpkı Ece Ayhan. Burnu desen İlhan Berk. Saçlar desen yemin ederim Cemal Süreya. Poyraz Karayel 📺📽
Bu oda Abdüsselâm Bey'in evinin bir nevi deposu idi. On bir çocuk beşiği, bir yığın mânasız hayat artığı, Abdüsselâm Bey'in muhtelif zifaflarına şahit olmuş birkaç karyola, konsollar, aynalar, eski oyuncaklar, sandıklar, hülâsa konak satılıp da bu sekiz odalı eve taşınıldığı zaman kızının ve damadının eskiciye vermelerine bir türlü razı olmadığı türlü eşya burada tozlar içinde, birbirinin üstüne yığılmış beklerdi. Abdüsselâm Bey, içinde hiçbir çocuğun doğmadığı, büyümediği bu odaya “çocukların odası" adını vermiş ve garibi şu ki bu ad tutmuştu da. Belki de bu adın sihri yüzünden bu odaya garip bir hava sinmişti. Yavaş yavaş herkes evin kaybolmuş hayatının orada toplandığına inanmıştı. Orası birikmiş ayrılıkların, üst üste yığılmış ölümlerin, hatıra ve unutulmaların odasıydı. Yaşayanlar bile orada kendi çocukluklarının, ilk gençliklerinin ölümünü seyrediyorlardı. Büyük odanın ortasında daha ziyade karaya vurmuş gemi gibi bir yığın eşya hep onları hatırlatırdı. Hülâsa bu oda Abdüsselâm Bey'in kalbi gibi bir şeydi. Bu iyi ruhlu adamın yanında bizi o kadar huzursuz kılan şeyin ne olduğunu ancak bu odaya bir kere olsun girenler anlayabilirdi. Çünkü bu üst üstelik, yarattığı zamandışılıkta, eşyanın kayıtsızlığını yok etmişti. Onun içindir ki anahtarı daima kapının üzerinde durduğu hâlde hiç kimse içeriye girmezdi.
Paul Valery üzerine bir inceleme;
20.yy en büyük şairlerinden biridir. 1894’te başlayıp ölünceye kadar her gün düşüncelerini not ettiği defterler yazarın aynası sayılır. 51 yıl boyunca uğraş verdiği bu alanda ortaya 271 defter dolusu yazı ortaya çıkmıştır. “Cahiers” adıyla yayınlanan bu defter post modern dönem insanının bilinç analizidir. “Andre Gide” ile arkadaşlığını yaşam boyu
Reklam
1.000 öğeden 501 ile 510 arasındakiler gösteriliyor.